İmam el-Mergînânî, suyun temiz olup olmadığı hükmünde, nerede kullanılacağının dikkate alınması gerektiğini ihtar edercesine, kireç, çamur gibi yeryüzü eczasından olan şeylerin az miktarının içine karışmasıyla suyun necis sayılmamasını, bunların suya karışmasını engellemenin imkânsızlığına bağlar.
Bu noktanın behemehal dikkate alınması gerektiğini gösteren bir diğer husus da İbnu’l-Hümâm tarafından şöyle dile getirilmiştir: “Çamurla karışık sel suyuyla abdest almak, şayet suyun inceliği ve akıcılığı galip ise caizdir. Eğer çamur galip ise caiz değildir.”
İçindeki çamur miktarı akıcılığını etkilemiş olmasa bile hiç kimse böyle çamurlu bir suyun içilebileceğini söylemez. Dolayısıyla suyu “abdest veya gusülde kullanmak”la “içmek” arasındaki farkı gözden kaçırmamak gerekir. Fıkıh kitaplarının mezkûr sebeple abdest veya gusülde kullanılan suyun durumuna gösterdiği toleransı içeceklere de teşmil etmek isabetli değildir.
Gazlı içeceklerin büyük kazanlarda hazırlandığını, bu kazanların aldığı suyun, pislik tutmamak bakımından Fıkıh kitaplarının tarif ettiği “çok su” miktarında su aldığını, dolayısıyla içine katılan az miktardaki alkolün bu miktardaki sıvının temizliğini bozamayacağını söyleyenlerin yanılgısı da tam bu noktada ortaya çıkmaktadır…
Meselenin bu yönünü böylece belirttikten sonra bir başka yönüne geçelim:
Ebû Dâvûd, et-Tirmizî, en-Nesâî, İbn Mâce, Ahmed b. Hanbel, Abdürrezzâk, İbn Hibbân, el-Hâkim, ed-Dârekutnî ve daha başkaları tarafından rivayet edilen ve çoğu sarhoş eden şeyin azının da haram olduğunu ifade eden rivayete yakından baktığımızda konumuz açısından şöyle bir problem ortaya çıkmaktadır: Acaba hadiste geçen “çoğu sarhoş edici şey” ifadesinden içeceği mi, yoksa içerdiği alkolü mü anlamalıyız? Eğer içecekleri (konumuz gazoz, kefir vb. olduğuna göre bunları) anlayacaksak, haram olduklarını söyleyemeyiz. Yani “bu içeceklerin çok miktarı sarhoş etmediği için azı da helaldir” diyeceğiz. Eğer alkolü anlarsak, bu içeceklerin haram olduğunu söylemek zorundayız. Zira, içinde binde bilmem kaç oranında alkol bulunan içecek ne kadar alınırsa alınsın sarhoş edici değildir; ancak içindeki alkolün oranı artırıldığında sarhoş edicilik özelliğinin ortaya çıkacağında şüphe yoktur.
Ancak bu defa da meyve ve sebzelerde doğal olarak bulunan alkol meselesi gündeme gelecektir. (Alkol aynı alkol olduktan sonra doğal olarak bulunması ile sonradan ilave edilmesi arasında hiçbir fark yoktur.)
Bu noktada işinin ehli uzmanlara büyük bir sorumluluk düşmektedir. Zira “etanol” ile “etil alkol” arasında gerçekten fark olup olmadığı, bunlardan ilkinin meyve ve sebzelerde doğal olarak bulunduğu ve sarhoş edici özelliği olmadığı, diğerinin ise sarhoş edici özelliğe sahip olduğu bilgisi doğru mudur? Eğer bu ikisi aynı şey ise ve meyve ve sebzelerde, daha farklı, sarhoş etmeye bir alkol çeşidi (yüksek oktanlı aromatik alkol) bulunduğu bilgisi doğru mudur? Eğer hurma, üzüm vs.’de esasen az miktarda etil alkol var ise, bu meyvelerden içki elde edilmesi, içerdikleri etil alkolün miktarının artırılması suretiyle mi yapılmaktadır? Uygun olmayan şartlarda bekletilen meyvelerde zaman içinde etil alkolleşme oluşumunun başladığı bilgisi doğru mudur?
Bu sorulara konunun uzmanları tarafından verilecek “müslümanca” cevaplar, meselenin hükmünü de ortaya koyacaktır.
Milli Gazete – 6 Kasım 2006