Ehl-i Necat

Ebubekir Sifil[dosya], 2008, Ağustos 2008, Dinler Arası Diyalog, Gazete Yazıları

Geçtiğimiz günlerde Prof. Dr. Hayreddin Karaman hocanın, kimlerin uhrevi kurtuluşu elde edeceği konusunda iki yazısını okuduk. Yeni Şafak’taki köşesinde, daha önce yayımlanan bir kitapta[1]Polemik Değil Diyalog, Ufuk Kitapları, 2006.söylediklerine gelen bir itiraza cevap sadedindeki yazılarında Karaman hoca şöyle diyor:

“İslam düşüncesinde “Şirk koşmadan Allah’a, şüphesiz olarak ahirete iman eden ve salih amel işleyenlerin, Müslüman olmasalar da cennete girebileceklerini” kabul eden bir yorum vardır.”

Evet, adına “İslam düşüncesi” denen “şey” içindeki pek çok görüş arasında böyle bir yaklaşım da kendisine yer bulmuştur. Ancak bir görüşün/yaklaşımın “İslam düşüncesi”nin içinde yer alıyor olması bizatihi onu değerli, anlamlı ve kabule şayan kılar mı?

Bu önemli bir sorudur. Zira adına “İslam düşüncesi” denen bu “çorba” içinde Allah Teala’nın cüz’iyyatı bilemeyeceği görüşü de yer almıştır; “Allah’tan başka hakem yoktur” diyerek Hz. Ali ve Hz. Mu’âviye’yi, onların tayin ettiği hakemleri, bu hakemlerin hükmüne razı olanları ve itiraz etmeyenleri… tekfir eden yaklaşım da, Kur’an’ın Sahabe tarafından tahrif edildiği tezi de… Dolayısıyla hocanın, Yahudi ve Hristiyanlar’ın –belli şartlarda– “ehl-i necat” olabileceği, yani cennete gidebileceği tezini “İslam düşüncesi” içinde yer almış olmasına dayandırması isabetli değildir.

Hoca devam ediyor:

“Bu yorumu benimseyenlere göre Peygamberimiz (Kur’an, İslam) Ehl-i kitabı, mutlaka ve tek seçenek olarak Müslüman olmaya çağırmıyor; a) Müslüman olmaya, b) Müslüman olmayı kabul etmezlerse (Musevi, İsevî… olmayı terk etmek istemezlerse) şirksiz olarak Allah’a, şeksiz olarak ahrete iman etmeye ve salih amele c) Her ikisini de kabul etmeyenleri belli şartlarla barışa veya teslim olup teb’a olarak yaşamaya (zimmî olmaya) davet ediyor. d) İslam’ı ve barışı kabul etmeyip Müslümanların yurtlarına ve dinlerine saldıranlarla da savaşıyor.”

Dikkatli okuyucuların gözünden kaçmamıştır, Hoca burada “Peygamberimiz” ifadesini açıklama sadedinde bir parantez açmış ve içine “Kur’an, İslam” yazmış. Bu elbette anlamsız değil. Zira arkasından gelen ifadelerin Peygamber Efendimiz (s.a.v)’e izafesi, Sünnet, siret ve hadisler zemininde mümkün değil. Efendimiz (s.a.v)’in, hocanın zikrettiği şartları taşımaları halinde birtakım Yahudi ve Hristiyanların –İslam’a girmeden– kurtuluşa erip cennete gidebileceği doğrultusunda delalet ve sübut bakımından kat’î bir beyanı/uygulaması olmamıştır.

Daha da ilginç olan, “Peygamberimiz (İslam) bütün insanları tek seçenek olarak İslam’a mı davet ediyor?” diye soran hocanın, cevabı, Sünnet ve siret üzerine değil, birtakım Kur’an ayetlerine getirdiği yoruma bina etmiş olması.

Meseleyi Sünnet, siret ve hadisler zemininde delillendirmesi mümkün olmadığı için dipnotta adı geçen kitapta bu görüşünü münhasıran Kur’an ayetleri zemininde işleyen Karaman hocanın, daha önce 180 derece aksi doğrultudaki kesin ve keskin açıklamaları yapmış bir ilim adamı olarak bu noktaya nasıl geldiğini merak edenler, Dinlerarası Diyalog sürecini dikkate almalıdırlar. Zira bu sürecin “İslam düşüncesi”ne yeni unsurlar ilave ettiğini görmemek, meselenin mihverini ıskalamak olacaktır.

Yeni Şafak’taki bahse konu yazı, adı geçen kitapta söylediklerinin küçük bir özeti aslında. Hocanın konu hakkında söylediklerini bir bütün olarak görmek için o kitabı mutlaka okumak gerekiyor.

Bu vesileyle bir kere daha görmüş ve anlamış oluyoruz ki, herhangi bir görüşü Kur’an ayetlerine dayandırmak o görüşün makbul ve muteber kabul edilmesi için kesinlikle yeterli değil. İslam’ın temelinde Kur’an vardır, evet, ama İslam Kur’an’dan ibaret değildir. Kur’an’ın bizi yönlendirdiği diğer merciler de behemehal dikkate alınmak durumundadır.

Milli Gazete – 30 Ağustos 2008

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Polemik Değil Diyalog, Ufuk Kitapları, 2006.