“… Ve Yakub yalnız başına kaldı; ve seher sökünceye kadar bir adam onunla güreşti. Ve onu yenmediğini görünce, uyluğunun başına dokundu, ve onunla güreşirken Yakub’un uyluk başı incidi. Ve dedi: Bırak gideyim, çünkü seher vakti oluyor. Ve dedi: Beni mübarek kılmadıkça seni bırakmam. Ve ona dedi: Adın nedir? Ve o dedi: Yakub. Ve dedi: Artık sana Yakub değil, ancak İsrail (“Allah ile uğraşan” yahut “Allah’ın uğraştığı”) denilecek çünkü Allah ile ve insanlarla uğraşıp yendin. Ve Yakub sorup dedi: Rica ederim, adını bildir. Ve dedi: Adımı niçin soruyorsun? Ve orada onu mübarek kıldı. Ve Yakub o yerin adını Peniel (“Allah’ın yüzü”) koydu; çünkü Allah’ı yüzyüze gördüm ve canım sağ kaldı dedi…” (Tekvin, 32/24-30)
“… Ve Allah onunla (Yakub’la) söyleştiği yerde, onun yanından yukarı çıktı.” (35/13)
“… Git ve İsrail ihtiyarlarını topla, ve onlara de: Atalarınızın Allah’ı, İbrahim’in, İshak’ın ve Yakub’un Allah’ı Yehova bana göründü ve dedi: Gerçekten sizi ziyaret ettim, ve Mısır’da size yapılanı gördüm…” (Çıkış, 3/16)
“… Ve Rab Musa’ya karşı öfkelenip dedi: Senin kardeşin Levili Harun yok mu? Bilirim ki o iyi söyler (…) Ve o senin için kavma söyleyecek; ve vaki olacak ki o senin için ağız olacak, ve sen onun için Allah gibi olacaksın…” (4/14-16)
“Ve Rab Musa’ya dedi: Dönüp Mısır’a gittiğin zaman senin eline verdiğim bütün harikaları Firavun’un önünde yapmağa dikkat et; fakat ben onun yüreğini sertleştireceğim ve kavmı salıvermeyecek. Ve Firavun’a diyeceksin: Rab şöyle diyor: İsrail, oğlum, ilkimdir; ve sana dedim: Oğlumu salıver ki, bana ibadet etsin; ve onu göndermek istemedin; işte ben senin oğlunu, ilkini öldüreceğim. Ve yolda konakta vaki oldu ki, Rab ona rast geldi ve onu öldürmek istedi. Ve Tsippora keskin bir taş alıp oğlunun gulfesini (sünnet derisini) kesti, ve onun ayaklarının dibine attı; ve dedi: Gerçekten sen bana kan güveyisin. Ve Rab onu bıraktı…” (4/21-25)
“Ve onlar (İsrailoğulları) Firavun’un yanından çıktıkları zaman yolda durmakta olan Musa ile Harun’a rast geldiler; ve onlara dediler: Rab sizi görsün ve hükmetsin; çünkü bizi öldürmek üzere onların eline bir kılıç vermek için Firavun’un ve kullarının gözlerinde bizi mekruh ettiniz. Ve Musa Rabb’e dönüp dedi: Ya Rab, niçin bu kavme kötü muamele ettin? Niçin beni gönderdin? Çünkü senin isminle Firavun’a söylemek için geldiğim zamandan beri bu kavma fena muamele etti; ve sen kendi kavmını asla kurtarmadın.” (5/20-23)
“Ve Rab Musa’ya dedi: Bak seni Firavun’a Allah gibi yaptım; ve kardeşin Harun senin peygamberin olacak.” (6/1)
“Ve Rab Musa’ya ve Harun’a söyleyip dedi: Firavun: Kendiniz için bir harika gösterin, diye size söyleyeceği zaman Harun’a diyeceksin: Kendi değneğini al, ve yılan olsun diye Firavun’un önüne at. Ve Musa ile Harun Firavun’un yanına girdiler, ve Rabb’in emrettiği gibi öyle yaptılar; ve Harun değneğini Firavun’un önüne ve kullarının önünde yere attı, ve yılan oldu. (…) Ve Harun’un değneği onların değneklerini yuttu…” (7/8-12)
“… Ve vaki olacak ki, size oğullarınız: Sizin için bu hizmet nedir? diyecekleri zaman: Bu, Mısırlılar’ı vurduğu zaman, Mısır’da İsrailoğulları’nın evleri üzerinden geçip evlerimizi kurtaran Rabb’in fısıh bayramıdır diyeceksiniz…” (12/26-27)
“… Ve gündüzün ve geceleyen yürüsünler diye, Rab onlara yol göstermek için, gündüzün bulut direğinde, ve geceleyin onlara ışık vermek için, ateş direğinde, önlerinde gidiyordu…” (13/21)
Mayıs 2002 – Milli Gazete