Şemsuddîn İbnu’l-Cezerî‘nin Târîhu İbni’l-Cezerî diye bilinen Târîhu Havâdîsi’z-Zemân ve Enbâihî ve Vefeyâti’l-Ekâbir ve’l-A’yân min Ebnâih adlı tarihini okurken rastladığım ve sizinle paylaşmaya değer bulduğum bir risaleden bahsedeceğim bugün. Bu eserinde İbnu’l-Cezerî, pek çok ilim dalında mütebahhir, Fıkh‘ı İzzuddîn b. Abdisselâm ve Hadis‘i hafız el-Münzirî gibi döneminin zirve isimlerinden tahsil etmiş bulunan, sadece ulum-u diniye sahasında değil, müsbet bilimler alanında da yetkinliğini isbat etmiş olan Şafiî alim Zeynuddîn Ebû Hafs Ömer b. Mekkî‘nin (691/1291) –ki müellifin hocasıdır– kısa bir risalesine yer verir (I, 125-7)
Güneşin yerden yükseklik açısının son derece pratik bir yöntemle tesbitini anlatan bu risalenin muhtevasına geçmeden burada bir hususu zikretmem gerekiyor: Târîhu İbni’l-Cezerî‘nin elimdeki baskısına (başka baskısı bulunup bulunmadığını bilmiyorum) “muhakkık” sıfatıyla imza atmış olan Prof. Dr. Ömer Abdüsselâm Tedmürî‘nin, işbu tahkik işini akademik ve ilmî titizliğin gerektirdiği ölçülerde yerine getirdiğini söylemek ne yazık ki mümkün değil. Tabiatıyla bu durum, muhtevasını aktarmaya çalışacağım risale için de geçerli. Dolayısıyla aktarımda meydana gelebilecek muhtemel “teknik” hatalar konusunda işin erbabının beni mazur göreceğini umarım.
Başlığı “Güneşin Yüksekliğinin Aletsiz Ölçümü” şeklinde verilen risalede, yüksek ve zirvesi düzlük olan bir tepeye çıkılması ve gölgeyi öne (güneşi arkaya) alarak gölgenin ölçülmesi önerildikten sonra şöyle deniyor: “Eğer gölgen boyunla eşit ve boyun iki zira’ (1 zira’ yaklaşık 61 cm’dir) ve 6⅔ ayak uzunluğunda ise, güneşin yüksekliği 45 derecedir. Eğer gölgen boyundan farklı uzunlukta ise ya boyundan kısa veya uzundur. Kısa ise, aşağıdaki beytin ilk kelimelerini aklında tut.”
Bu ifadelerden sonra “beyit” olarak verilen cümlenin kelimeleri anlamsız bir diziliş arz ettiği için ben tek tek harfleri zikretmeyi tercih edeceğim: He, Hemze, Tı, Ra, Ye, Ze, Ha (noktasız), Kef, Lem, Dal, Lem, Ze, He, Mim, Te, Vav, Mim, Mim, He, Fe, Lamelif. (Risale, bu harflerin güneşin açısını ölçmede nasıl kullanılacağını şu şekilde anlatarak devam ediyor:
“Diyelim ki gölge, 4 ayak uzunluğunda olsun. Bu durumda beytin dördüncü kelimesinin ilk harfleri alınır. Bunlar Dal ve Lamelif‘tir. İlk harf olar Dal, zıll-u mahfuz (buna “sabit gölge” diyelim)‘dur. Sonra gelen harf ise Lamelif’tir ki, sayı değeri 31’dir. (Lam‘ın Ebced hesabındaki değiri 30, Elif‘inki 1’dir.) Bu rakamı 90’dan çıkar. Kalan 59 rakamı, güneşin o vakitteki yükseklik açı değeridir.
“Eğer gölgenin uzunluğu 2/3 ve 1/3 gibi kesirli bir rakama tekabül ediyorsa, mezkûr beytin üçüncü kelimesini alırız. (Ha, Kef, Dal harfleri.) İlk harf zıll-u mahfuz’dur. Kalan harflerin sayı değeri 24 (Dal 4, Kef 20)‘dür. Beyitte bu kelimeden sonra gelen kelime Dal ve Lamelif harflerinden oluşmakta (ve bunların Ebced hesabındaki sayı değeri 30+1=31 yapmakta)dır. (Burada zıll-u mahfuz’un karşılığı olan Dal harfinin sayı değerinin hesaba katılmadığına dikkat edilmelidir.) Sonra 24 ile 31 arasındaki farka bak, ki 7’dir. Bu durumda gölgenin uzunluğu 3⅓ olarak takdir edilir. Burada 3’e 1/3 eklenmiş ve elde edilen toplam, 24 rakamına ilave edilmiş olmaktadır (27⅓). Bu rakam, o vakitte güneşin yüksekliğidir. (Burada bir okuma hatası veya atlama olmalı.) Bu rakamı 90’dan çıkardığında elde edeceğin 63⅔ sayısı, güneşin o vakitteki yükseklik açısıdır. Diğer kesirlerde de aynı yöntem uygulanır.” (Devam edecek)
Milli Gazete – 7 Haziran 2003