Dinde Reform Dindarlıkta Revizyon

Ebubekir Sifil2008, Gazete Yazıları, Mart 2008

Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırlatmakta olduğu eser, dinde reform kapsamında değerlendirilebilir mi?

Doğrusu çalışma tamamlanıp neşredilmedikçe bu konuda net bir şey söylemek mümkün ve doğru değil. Ancak özellikle Batı basınında yer alan haber-yorumlar ve oradan Türk basınına yansıyan değerlendirmeler karşısında Diyanet İşleri Başkanlığı yetkililerinin yaptığı açıklamalar üzerinden bazı şeyler söylemek durumundayız. Açıklamalar, Diyanet’in maksadı, dolayısıyla yapılan işin mahiyeti açısından üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir aşamada bulunduğumuzu işaret ediyor.

Başkan Prof. Dr. Bardakoğlu, yapmaya çalıştıkları şeyin “dinde reform değil, din anlayışında revizyon” olarak görülmesi gerektiğinin altını çiziyor. Buradan, din bağlamında “reform” ile “revizyon” arasında farklılık bulunduğu, ilki tasvip edilemez iken ikincisinin sakıncasız olduğu görüşünü taşıdıkları anlaşılıyor.

Her iki kavram da “mevcut bir yapıya, anlayışa, inanca… yeni bir yorum getirmek” anlamında ortak. Yaygın kullanımda “reform” Hristiyanlık için bir oluşumu (Protestanlık) anlatırken, “revizyon” Marksizm’in farklı yerellikler bağlamında yeniden yorumlanmasını ifade etmek için kullanılıyor. Her iki kullanım tarzında da “mevcudun, ihtiyaçları karşılayamadığı gerekçesiyle yeniden yorumlanması” kastı ön plandadır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Elmalılı Hamdi Yazır ile Ahmed Naim merhumlara resmen sipariş edilen, yani “devlet eliyle yazdırılan” Hak Dini Kur’an Dili adlı tefsir ve Tecrid-i Sarih Tercemesi ve Şerhi isimli Hadis eseri ile bugün yapılan işi karşılaştırma imkânına henüz sahip değiliz. Ama şunu net olarak söyleyebiliyoruz: Elmalılı ve Ahmed Naim[1]Bilindiği gibi Tecrid terceme ve şerhinin mukaddimesi ile baştan az bir bölümü A. Naim merhum tarafından yapılmış, kalan kısmı Kâmil miras tarafından ikmal edilmiştir. merhumların kaleme aldıkları eserlerde ne reform, ne de revizyon var. Aynı şeyi hiç tereddütsüz A. Hamdi Akseki merhumun eserleri hakkında da söyleyebiliyoruz. Onlar, bu eserleri kaleme alırken “çağ değişti, insanlar ve anlayışlar değişti; dolayısıyla Din’in bazı hükümleri bugün yeniden yorumlanmak durumunda” gibi bir anlayıştan asla hareket etmediler. Bu çerçevede ne bir ayeti ulemadan farklı yorumladılar, ne de bir hadise yüksünerek, göğüsleri daralarak baktılar…

Hayli eleştiri almış bulunan tefsir çalışmasının üstüne şimdi de büyük bir azim ve kararlılıkla Hadis sahasında yeni bir çalışma yürütülüyor. Başkan Bardakoğlu “reform yok revizyon var” diyor. Ama aradaki farkı (!) açıklamıyor. Biliyoruz ki doğrudan “dinde reform”u amaçlayarak icra-i faaliyet eden nice kimseler –ki duyarlı kamuoyu onları iyi biliyor–, “reform” kelimesini kullanmaktan bilinçli olarak uzak duruyor; hatta dinde reformu en ağır ithamlarla yaftalıyor. Yani bu, yeni keşf edilmiş “taktik” bir söylem olarak sicilli. Reform yapın, ama yaptığınız işin reform olmadığını söyleyin!!

Luther, Calvin ya da diğerleri, Hristiyanlığın temel metinlerine dokunmamış, onları rafa kaldırarak yerlerine yenilerini yazmamıştı. Onların yaptığı, temel metinlere yeni yorumlar getirmekten başka bir şey değildi. “Reform” denince onların bu faaliyeti anlaşılıyor. Bunun, Başkan tarafından “din anlayışını yenilemek” olarak tarif edilen “revizyon”dan farkı ne ola ki?!

Bulunduğumuz noktada cevabı merak edilen soru şu: Din anlayışını revize etmek, itikadî ve/veya amelî sahada seleften halefe nesiller boyu tevarüs edip gelen din telakkisinden farklı ilkeler/hükümler tesbit ve kabul etmek anlamına geliyor mu? Evet’se, bunun reformdan farkı nedir? Hayır’sa, bu kocaman iddianın ve bunca gürültünün anlamı nedir?

Milli Gazete – 10 Mart 2008

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bilindiği gibi Tecrid terceme ve şerhinin mukaddimesi ile baştan az bir bölümü A. Naim merhum tarafından yapılmış, kalan kısmı Kâmil miras tarafından ikmal edilmiştir.