Hint/Pakistan coğrayasında Hadis çalışmaları meşhurdur. Bilhassa radaki “Ehl-i Hadis” akımının etkisiyle Hanefî mezhebinin hadis veçhesi de oralarda başka yerlere nazaran daha fazla işlenir. Mezhebin hadis değerlendirme tarzını pratiğe yansımış şekliye görmek isteyenler Hint-Pakistan kaynaklı Hadis eserlerinden müstağni kalmamalıdır.
Bizde ulemanın tarzı üzere Hadis öğretimi uygulaması muhterem Emin Saraç hocamız tarafından yılladır Fatih Camii’nden yapılanı saymazsak hemen hemen kesildi gibi. Birkaç medresede sürdürülen bireysel garetler dşında kayda değer bir şey yok…
Hindistan’da, sözünü ettiğim hareketin merkezinde Diyobend ekolü bulunuyor. İsimlerini burada tek tek sayamayacağım çok kıymetli ilim adamları geçmişten bu yana kesintisiz biçimde yüz akı çalışmaların altına imza atıyor. Allah cümlesinden razı olsun. Onlardan biri, Azîzu’r-Rahmân hoca, görev yaptığı eğitim müessesesinin yıllık tatil dönemi olan Şaban ayında, İslam Dünyası’nın değişik yerlerinden talebeleriyle birlikte Mişkâtu’l-Mesâbîh okutmak üzere Türkiye’ye/İstanbul’a gelmek istediğini iletti. Derse buradan da isteyenler katılabilecekti.
Böyle mübarek bir faaliyetin Daru’l-Hikme çatısı altında icra edilmesini tabii ki gönülden arzu ederdik. Gerekli düzenlemeler yapıldı ve Mişkât dersleri başladı.
İşte o derslerin son halkası Perşembe günü akşamı yapıldı.Geniş bir katılımla icra edilen hatim/hitam oturumunda Mişkât’ın son 5 hadisini okudu hoca. Kısa açıklamalar yaptı. Hadis’in önemi üzerine kısa bir konuşma yaparak dersi bitirdi.
Salonu dolduran ilim ehli ve taliplisi katılımcıların yüzünde ayrı bir inşirah ve aydınlık vardı gerçekten. Programa katılan Suriye’li değerli mücahid alim Ebu’l-Hüdâ el-Ya’kûbî’nin, babası vasıtasıyla ahzeylediği ilk hadisi uzun ve çeşitli kollara ayrılan senediyle ezberden nakletmesi ayrı bir güzellikti. Hadis terminolojisinde “el-müselsel bi’l-evveliyye” denen bu tür, talebenin, hocasından ilk işittiği hadisi ifade eder ki, hocası da kendi hocasından, o da kendi hocasından… yukarıya doğru bu sened böylece uzayıp gider. Senedin her halkasındaki ravi, hadisi işittiği hocasının adını zikrettikten sonra “bu benim o hocadan işittim ilk hadistir” ifadesini kullanır. İşte o hadis, “Merhamet edin; Rahman da size merhamet etsin…” diye başlayan rivayettir.
Söz buraya gelmişken Ebu’l-Hüdâ el-Ya’kûbî’den biraz bahsetmeden geçmek olmaz. El-Ya’kûbî, Suriye’nin Ehl-i Sünnet alimlerinden. Genç yaşına rağmen aldığı bu köklü eğitim, simasına farklı bir dinginlik ve asalet olarak yansımış. Başından beri oradaki hareketin içinde yer alanlardan. Gelinen noktada Esed yönetimine açıktan cephe alarak gemileri yaktı ve yönetim devrilene kadar Suriye’ye dönmeme kararı aldı.
Onu farklı kılan hususiyetlerden birisi Hadis alanındaki eğitimi ve formasyonu ise, diğeri de Fıkıh sahasına olan nüfuzu. Program öncesi kısa konuşmamızda Ehl-i Sünnet alimlerin zalim yönetime isyan konusunda zannedildiğinin aksine fiili tutum takınmayı –belli şartların tahakkuku durumunda– tecviz ettiğini vurguladı. Kendisiyle bu konuda yapacağımız bir söyleşiyi yakında ya Daru’l-Hikme’nin sitesinde veya Rıhle’nin önümüzdeki sayısında okuyacaksınız inşaallah…
Hamdi Aslan hocanın da iştirak edip Türkiye’deki dinî/ilmî hayatın serencamı merkezli bir konuşma yaptığı program, geç vakit sona erdi. Gece program çok uzadığı için icazetler ertesi gün müstecizlere tevdi edildi.
Gerçekten tadı damağımızda kalan bu programın benzerlerinin önümüzdeki süreç içinde gerçekleştirilmesi gerektiği fikri herkesin okrat kanaat olarak tebellür etti.
Milli Gazete – 25 Temmuz 2011