Bu sene de İslam Dünyası bu tartışmayı tekrar yamamak durumunda kaldı ne yazık ki. Bildiğim kadarıyla Türkiye ve birkaç Balkan ülkesi 25 Ekim Perşembe gününü Kurban bayramı olarak ilan ederken, 22 civarında ülke 26 Ekim Cuma’yı, yine birkaç ülke de 27 Ekim Cumartesi’yi Kurban Bayramının birinci günü olarak ilan etti.
İhtilafın 1 gün olması artık alıştığımız bir durumdu. Hilalin tesbininin 2 günlük bir fark gösterebildiğine!! bu sene muttali olduk!
Meseleye geçmeden önce bir noktanın altını kalın bir çizgiyle çizelim: Türkiye Cumhuriyeti Diyanet İşleri Başkanlığı, işbu rü’yet-i hilal meselesinde iki arızalı tutumdan vaz geçmek zorundadır:
- Rü’yet-i hilal meselesini önemseyen sivil kesimlere, cemaatlere, ilim adamlarına yönelik, “Siz bu işten anlamazsınız. Fitne çıkarıp ortalığı bulandırmayın. Biz ne diyorsak o!” tavrından.
- “Geri kalmış Arapların peşine takılacak değiliz” tavrından.
Bu mesele bütün Ümmet’in meselesidir. Ne Diyanet İşleri Başkanlığı’nın inhisarındadır, ne Suud’un ne de İran’ın! Ümmet fertlerinin bu meseleyle yakından ilgilenmesi kadar tabii bir şey olamaz. Dolayısıyla DİB, geçmiş dönemlerden kalan klasik “buyurgan” tavrı bir kenara bırakarak, bu meseleyi konuyla yakından ilgilenen ehil ilim adamlarının, akademisyenlerin, uzmanların istişaresine açarak kalıcı çözüm yolunda kayda değer adımlar atmalıdır.
Eğer “Biz konu hakkında gerekeni yapıyoruz, kimsenin katkısına ihtiyacımız yok” diyorlarsa, bunu açıkça deklare etsinler; millet de başının çaresine baksın.
Kısmet olursa bugünden itibaren birkaç yazı boyunca rü’yet meselesini mercak altına almaya çalışacağım.
30 Ekim 2012 – Milli Gazete