Geçtiğimiz Pazar gününden itibaren 4 gün boyunca Muhammed Acâc el-Hatîb hoca Türkiye’deydi. Muhterem dostum Mehmet Emin Akın hoca tarafından Medarik yayınları adına ülkemize davet edilmişti. Pazar ve Pazartesi günleri Ankara’da iki ayrı konferans verdi. Konferanslardan sonra özel sohbetler de yapıldı tabii olarak. Konferansların ikisini de izledim. Konferans sonrası sohbetlerden de sadece birinde bulunabildim. Akın hocaya bir kere de huzurunuzda teşekkür edeyim. Acâc el-Hatîb hoca normalde Çarşamba günü Ankara’dan Suriye’ye uçmak üzere İstanbul’a intikal edecek iken, İstanbul’a bir … Devamını Oku
Dağdaki Çobanın Oyu
Demokrasiyi, kendi hesaplarınca işlediğinde yere göğe sığdıramayan bir kesimin, başkalarının işine yaramaya başladığında “zararlı” saydığının göstergesi, şu tesbitte kendisini açığa vuruyor: “Dağdaki çobanın oyuyla üniversitedeki profesörün oyu eşit olmamalı.” Burada göze çarpan, sadece bir yandan köyünün milletin efendisi olduğunu söylerken, diğer yandan köylüyü/halkı küçümseyen, halkın değerlerine burun kıvıran bir ruh hali değil; aynı zamanda bu tesbitten, derin bir samimiyetsizlik de sızıyor. Bu, inandıklarını söyledikleri demokrasiye, aslında sadece kendi çıkarlarına hizmet ettiği sürece sahip çıkacaklarını ele veren bir … Devamını Oku
Propaganda Çağı
Modern zamanları diğerlerinden ayıran hususiyetlerden birisi de propaganda mekanizmasının farklı bir etkinlikle kullanılır hale gelmesi olsa gerek. Siyasî tercihlerimizden giyim-kuşam tarzımıza kadar hemen bütün önemli kararları reklam ve propaganda merkezlerinin etkisi altında aldığımızı çoğu zaman fark etmiyoruz bile… Sadece bu seviyedeki tercihlerimiz söz konusu olsa bir dereceye kadar makul karşılanabilir belki. Ancak mesele Din tasavvuruna kadar uzanınca işin rengi ciddi biçimde değişiyor. Kısa bir zaman önce Daru’l-Hikme’de söz konusu ettiğimiz bir husus, propagandanın gücünü ve etkisini göstermesi … Devamını Oku
Bir Mektup
Gerek –bu köşe de dahil olmak üzere– yazı yazdığım muhtelif vasatlarda, gerekse yüzyüze iletişim imkânı veren seminer, konferans, sohbet ortamlarında arz ettiğim fikir ve düşünceler hakkında sizlerden azımsanmayacak miktarda mesaj geliyor. Bunlar arasında “tenkit” kabilinden olanlar da bulunuyor elbette. Yazdıklarından, bu köşeyi, Semerkand dergisi başta olmak üzere diğer yayın organlarında yer alan yazılarımı, Daru’l-Hikme’yi ve Rıhle dergisini yakından izlediği net bir şekilde anlaşılan bir okuyucu mektubu, pek çok özelliği sebebiyle “kayda değer” olarak anılmayı ve kayda geçirilmeyi … Devamını Oku
Çağdaş Bid’at Ehli
Kelam, Fırak veya Milel-Nıhel kitaplarında zikri geçen bid’at ehli kişi ve grupları nasıl bilirsiniz? Ehl-i Sünnet alimlerin onları tavsif ederken kullandığı bir kısım ifadeler, onların kişilikleri ve dindarlıkları hakkında bizde ne türlü bir kanaat oluşturmuştur? Şurası bir gerçek ki, onlar arasında İslam için ihlasla, gayretle çalışan, samimi, takvalı insanlar mevcut idi. Hatta böyleleri, sırf “ifsat” için çalışanlara kıyasla çoğunluktaydı. İbnu’l-Murtadâ, Mu’tezile’nin ileri gelenlerinden Amr b. Ubeyd’in 40 sene yatsı abdestiyle sabah namazı kıldığını ve 40 kere bütün … Devamını Oku
Meal Okuyarak Din Anlamak
Katolik Kilisesi’nin Hristiyanlık üzerindeki tekelini kırmaya dönük Protestan söylemin en temel unsuru, “İncil’i herkesin kendi dilinde okuması” idi. Burada bunun Hristiyanlık’ta ne tür bir dönüşüme yol açtığı sorusunun cevabıyla iştigal etmeyeceğim. Bu mesele, ayrıca müstakil olarak ele alınmayı hak edecek önemde. Ama burada bizim için daha önemli bir mesele var: Protestanlığın muharref İncil’i bireysel yorumların nesnesi haline getiren tutumundan bahis açıldığında, birileri, herkesin Kur’an’ı kendi dilindeki mealinden okumasının sakıncalarına işaret edilmesini, Katolikliğin Protestanlığa tepkisiyle ilişkilendiriyor. Oysa ortada … Devamını Oku
“Rıhle” Bismillah
Rıhle dergisinden ilk bahsettiğim 29 Aralık 2007 tarihli yazıda, Ocak ayı itibariyle yayın hayatına merhaba diyeceğimizi belirtmiştim. Bugüne kadar gecikmemizde farklı etkenlerin rolü oldu. Tek cümleyle ifade etmek gerekirse, “daha iyisini nasıl yaparız endişesi” diyebilirim. Bir dönem gecikmeyle de olsa, Rıhle okuyucusuyla buluştu elhamdülillah. Gerek yazar kadrosu, gerekse muhteva olarak yelpazeyi olabildiğince geniş tutmayı hedeflediğimiz için Rıhle’nin nasıl bir dergi olduğu sorusu, doğru cevabını zaman içinde bulacak. Dolayısıyla peşin konuşmanın mümkün olduğu alanın, daha ziyade Rıhle’nin “misyonu” … Devamını Oku
Kendi Dilini Konuşmak
Modern zamanlarda Müslümanlar’ın müptela olduğu en önemli hastalıklardan birisi, meselelerini, kendilerine ait olmayan kavramlarla konuşmayı alışkanlık haline getirmiş olmalarıdır. Hatta bunu, bütün iptilaların sebebi olarak teşhis etmek daha doğrudur. Maruz kaldığımız herhangi bir olumsuzluğu “hak ihlali” söylemi ile ifade ettiğimizde ilk hatayı işlemiş oluyoruz mesela. Zira maruz kaldığımız bahse konu haksızlığın “insan haklarına aykırılığı”nı ileri sürerek “hak arama”ya başlamamızdan da bellidir ki, “hak ihlali” söylemi, “insan hakları” kavramı ile doğrudan ilişkilidir. Buna, “insan hakları kavramı Batı’dan yüzyıllarca … Devamını Oku
Hadis-Vahiy İlişkisi ve “Hadis-i Kudsi” Meselesi
Bir önceki (Cumartesi günkü) yazıda en azından “Din’in tebliği” bağlamında varit olmuş Nebevî söz ve davranışların vahye dayanmasının zorunlu olduğunu kısaca ortaya koymaya çalışmıştım. Terminolojide “kavlî hadis” ve “fiilî hadis” denen bu söz ve davranışların Din’in kaynağı ve ayrılmaz bir parçası olduğu bedihîdir. (Efendimiz (s.a.v)’in takrirleri, yani huzurunda yapıldığı veya yapıldığından haberdar olduğu halde fiilen ve sessiz kalmak suretiyle onayladığı hususlar da “fiilî hadisler kapsamında değerlendirildiğinden, burada onları ayrı bir kategori olarak zikretmedim.) Dolayısıyla Din’i onlardan soyutlamaya … Devamını Oku
Hadis-Vahiy İlişkisi
Abdülkerim Süruş’un, Kur’an’ın lafızlarının Hz. Peygamber (s.a.v)’e ait, dolayısıyla beşerî, dolayısıyla hatayı muhtemil olduğu tarzındaki görüşü üzerine bir süre önce bu köşede yazdıklarım, bir okuyucu tarafından şöyle bir çekince ile karşılanmış: “Kur’an’ın lafızlarının Hz. Pegyamber’e ait olmasını reddetmekle, hadislerin vahiy kaynaklı olduğunu kabul etmek arasında çelişki vardır.” Öncelikle hadis-vahiy ilişkisini sorgulayan bu dikkat yüklü tesbit için okuyucuya teşekkür etmem gerekiyor. Meseleye gelince; Kur’an’ın metninin Hz. Peygamber (s.a.v)’e aidiyetini reddetmekle, hadislerin vahiy kaynaklı olduğunu söylemek arasında bir çelişki … Devamını Oku