Öncelikle Ramazan ayının bütün İslam alemine ve insanlığa hayırlar, bereketler getirmesi niyazıyla başlayalım. Pek çok Hadis alimi tarafından nakledilen, İmam el-Buhârî tarafından da son derece anlamlı bir ima ile el-Câmi’u’s-Sahîh’in giriş rivayeti yapılan “Niyet hadisi” hepimizin malumudur. Mahreci (sahabî ravisi) itibariyle haber-i vahid olan, ancak diğer tabakalarda “meşhur” seviyesine yükselen bu rivayet dolayısıyla pek çok şey söylenebilir, söylenmiştir. Burada sadece birisi üzerinde duracağım. Niyetin, özellikle “ibadetler” sahasına taalluku, ulema tarafından üzerinde hassasiyetle durulmuş bir meseledir. Hanefîler dışındaki … Devamını Oku
Diyalog Sürecinde Yeni Bir Dönemeç
Papa 16. Benediktus’un malum konuşması, farklı kesimlerde farklı yankılanmaya devam ediyor. Diyalog faaliyetlerini onaylamayanlar –biraz da haklı olarak– ” alın size diyalog” derken, bu faaliyetleri onaylayanların ve yürütenlerin ilk şoku atlattıktan sonra savunma stratejisini şu söylem üzerine oturtmaya çalıştığı gözleniyor: Bizim kasdettiğimiz ve yürüttüğümüz diyalog ne Vatikan’a ne de Papa’ya bağımlı. Biz kendi diyaloğumuzu yürütüyoruz. “Papa’ya kızıp diyaloğu bozamayız.” Dolayısıyla kim ne derse desin, kim ne yaparsa yapsın, gerekirse “Papa’ya rağmen diyalog”a devam!.. Nitekim ülkemizde Fethullah Gülen … Devamını Oku
Papa’nın Derdi Ne?
Durup dururken, hele de “diyalog” meselesi zihinlerde şöyle veya böyle yer etmeye başlamışken Papa o “talihsiz” sözleri niçin söylemiş olabilir? Terörü İslam’ın yanına koyarken aklı ondan uzaklaştıran bu tavrı nasıl okumalıyız? Papa ne yapmak istiyor? Önce bir noktanın altını kalın çizgilerle çizelim: Papa ne söylediğini çok iyi biliyor. Bunu, “maksadını aşan” bir konuşma olarak yorumlamak fazlasıyla zorlama ve saflık derecesinde iyimserlik olur. Onun bulunduğu konumda bulunanların, böylesi hassas bir konuda kelam ederken kelimeleri, cümleleri hatta vurguları nasıl … Devamını Oku
Organ Nakli-2
Diyelim ki “zaruret” durumu bahis konusudur ve gerek bu temelden, gerekse “iki zarardan hangisi daha hafif ise o tercih edilir” gibi kaidelerden hareketle insan uzuvlarının muhterem/mükerrem olduğu gerçeği organ nakli bağlamında göz ardı edilebilir. Ancak bu durum, organ naklinin cevazına hükmedenler bakımından açıklığa kavuşturulması gereken başka noktalar bulunduğu gerçeğini değiştirmiyor. Bu babda en önemli noktalardan biri, donör (verici) durumundaki kişinin ölümünün tam anlamıyla gerçekleşip gerçekleşmediğinin tesbitidir. Beyin ölümü gerçekleştiği halde kalp atışı cihaza bağlı olarak sürdürülen hastalar … Devamını Oku
Organ Nakli-1
Soru Organ bağışı yapmak caiz midir dinen? Bir kişi çıkdı, organ bağışlayanları cehennemlik ilan etdi. Bu doğru mu? Bir de fetva ehlinde aranan şartlar nelerdir? Her önüne gelen fetva verebilir mi? Cevap Organ nakli ile ilgili kısımdan başlayarak cevaplayacak olursak; Organ nakli, hakkında en fazla soru sorulan ve ihtilaf edilen güncel meselelerden birisi. Konuya mesafeli duranlar birkaç gerekçe ileri sürüyor. Belli başlılarını şöyle özetleyebiliriz: İnsan bütün uzuvlarıyla muhterem/mükerrem bir varlıktır. Dolayısıyla herhangi bir uzvunun dokunulmazlığının –canlı veya … Devamını Oku
Ehl-İ Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve Karakter Özellikleri-2
Bir önceki yazıda kısaca dikkatlerinize arz etmeye çalıştığım hususlar dolayısıyla Ehl-i Sünnet’in “sonradan/tepkisel olarak ortaya çıkmış bir fırka” olmadığını söylemek zorundayız. İlk oluşum kıvılcımları Cemel ve Sıffin vakalarında çakan, muhtelif iç ve dış gelişmelerin etkisiyle zaman içinde kitleselleşen birçok dinî/siyasî akım Hz. Peygamber (s.a.v)’den ve Sahabe’den intikal eden dinî duruştan şu veya bu ölçüde/şekilde ayrılmıştır. Başta Hz. Ali ve Abdullah b. Abbas olmak üzere birçok sahabînin (Allah hepsinden razı olsun) Havariç, Kaderiye, Şia… gibi fırkalarla mücadelelerini ilgili … Devamını Oku
Ehl-İ Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve Karakter Özellikleri-1
“Fırkalar içinde bir fırka”dan mı, yoksa müsemmanın isimden önce var olması durumundan mı bahsetmemiz gerektiği sorusunu cevaplamadan Ehl-i Sünnet üzerine yapılacak tahlil ve değerlendirmeler hep önemli bir eksiklik ile malul bulunacaktır. Ehl-i Sünnet’in “fırkalar içinde bir fırka” olduğunu söylemek, ancak tarihî durumu önyargılı okumakla mümkündür. Söz gelimi şu doğrultudaki tesbitler böyle bir okumanın ürünüdür: Önce Şia ve Haricîlik tarih sahnesine çıktı; bunları Cebriye, Mu’tezile… izledi. Bunların sebebiyet verdiği kargaşa ortamı içinde toplumun birlik-bütünlüğünü sağlama temel gayesiyle hareket … Devamını Oku
Ehl-i Sünnet’in “Ortaya Çıkışı” ve Karakter Özellikleri-3
Bugün üzerinde duracağımız husus, Ehl-i Sünnet’e niçin “Ehl-i Sünnet” dendiği… “Bid’at/sonradan ortaya çıkan” fırkaların –ki bu oldukça isabetli bir nitelemedir– temel karakterlerine baktığımızda, Sünnet konusunda her birinde farklı şekilde tezahür eden bir “arıza” bulunduğunu tesbit etmek zor değildir. Kısaca detaylandıralım: Havariç: “Hüküm ancak Allah’ındır” sloganıyla ortaya çıkan bu kitlenin önemlice bir kısmı, 6/el-En’âm, 57; 12/Yûsuf, 4, 67 ayetlerinde geçen bu cümleden hareketle “Hakem olayı”na karışan herkesi tekfir ederken, herhangi bir meselede birisinin hakem kılınmasının meşruiyetine delalet eden … Devamını Oku