“21. yüzyılda tartıştığımız anadilde ibadet meselesi, “Türk dünyasının hayatî meselelerinden biri” olarak, ilk kez, Hindistan Türk-Moğol Devleti’nin dirayetli hakanı Ekber Şah (ölm. 1605) tarafından ele alınmıştır. “Ne yazık ki, Ekber’in gayretleri, kutsallaştırılmış Arap kültür hegemonyasını yıkacak gücü gösterememiştir.” Yukarıdaki satırlar, “anadilde ibadet“i, Türkiye için ve hatta Türkî Cumhuriyetler için “varlık-yokluk meselesi” olarak gören Y.N. Öztürk‘e ait. (Anadilde İbadet Meselesi, 68) Yapılması gereken, “anadilde ibadet“in, bir önceki yazıda da vurgulamaya çalıştığım gibi, sırf İslam Fıkhı’nın bir iç meselesi … Devamını Oku
“Adem-i Cevaz” ve “Hak İhlali”
Şimdi milletvekili olarak Meclis’te CHP sıralarında oturmakta olan sabık İstanbul İlahiyat Dekanı Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk‘ün Anadilde İbadet (Çiğnenen Bir Kitlesel Hakkın Savunulması) isimli kitabı hakkında epeydir bir şeyler yazmayı tasarlıyordum; kısmet bugüneymiş… Kitabın bana en ilgi çekici gelen yönü, “anadilde ibadet“i bir “kitlesel hak” olarak ele alması ve o bildik “Arapçılık”, “klikçilik“… edebiyatıyla meseleyi “ideolojik” zemine çekmesi. Bugüne kadar “iki ucu keskin” kılıcını dilediği gibi sallayarak istediği her şeyi, kendisine “sonuna kadar” açılan her türlü … Devamını Oku
Kur’an’da Namaz Vakitleri
Geçen gün bir kardeşim “haberx” sitesinde rastladığı Hürriyet menşeli bir haberden söz etti. Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an‘da “üç vakit” namaz zikredildiğini söylemiş. Haberde aynen şöyle deniyor: “Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kuran’da 5 değil, 3 vakit namazın farz kılındığını söyledi. İsra Suresi’nin 78 ve 79. ayetleri ile Hûd Suresi’nin 114. ayetinde bu konunun gayet net bir biçimde ortaya konulduğunu ifade eden Prof. Ateş, fıkıh (İslam hukuku) okulları ile birlikte 3 vaktin 5 vakte … Devamını Oku
Tabakat Kitapları
“İmam Ebû Hanîfe’yi nasıl bilirsiniz?” diye bir soruya muhatap olsak, sanıyorum çoğumuzun ilk etapta yaşayacağı durum “şaşkınlık” olacaktır. Zira ondan bize kadar intikal eden Fıkhî ve Kelamî miras, Ümmet‘in çoğunluğunu teşkil eden kitlede ortak bir “Ebû Hanîfe imajı” oluşturmuştur: O, yaşayan Sünnî Fıkıh mezhepleri içinde en kadim ve yaygın olanın kurucusu ve Ehl-i Sünnet‘in itikadî çizgisini yansıtan –ve alanında yine “en kadim” olma vasfını taşıyan– risalelerin sahibidir. Ondan tevarüs ettiğimiz Fıkhî ve Kelamî mirasın, yukarıdaki soruyu “anlamsız” … Devamını Oku
- Page 2 of 2
- 1
- 2