“Çağ dışı” nitelemesini hayatın bütün alanlarına tesir edecek şekilde kullanmak, çağdan çağa, mekândan mekâna ve insandan insana değişiklik göstermeyen “hakikat”e yapılan en büyük haksızlıktır. Zira “hakikat”in en temel özelliği, “ölçü” olmasıdır. Modernizm’in dünya hakimiyeti, adına “klasik/geleneksel” dediği hayat tasavvurunu ve onun dinî, kültürel, toplumsal, bireysel… bütün pratik yansımalarını “çağ dışı” ilan etmesiyle mümkün olmuştur. Bunu da çok büyük ölçüde, kendine özgü anlamları bulunan kavramlar üreterek ve o kavramları türlü propaganda/telkin metotlarıyla insanların bilinç altına zerk ederek yapmıştır. … Devamını Oku
İbadetleri Hangi Ruh Hali İle Yapmalı?
Allah Tealâ’ya iman etmiş olmak ruhumuzda nasıl bir yankı uyandırmalı? İbadetlerimizi yerine getirirken içinde bulunmamız gereken ruh hali ne olmalı? Yüce Rabbimiz’in rahmetine olan imanımız mı, O’nun azabından duyduğumuz korku mu, yoksa O’na sevgimiz mi ağır basmalı? Günümüzde sıkça dile getirilen bir söylem var: Güya eski ulema İslâm’ı korku üzerine bina etmiş. “Şunu yapmayın, günahtır; bundan kaçının, yoksa cehennemde yanarsınız…” türünden menfi yaklaşımlarla halkı dinden soğuyacak dereceye getirmişler. Oysa İslâm sevgi dinidir. Allah Tealâ’ya karşı duymamız gereken … Devamını Oku
Kul Hakkı Kimin Hakkı?
Rabbimiz, cem olmamızı, bir arada, bir olmamızı, dökülmüş kurşun gibi birbirinde erimiş olmamızı istiyor. O, bizi yaratıp yalnız başımıza bırakmadı. Kendi kuytularımıza savrulmamızı istemedi. Bizi kardeş ilan etti. Bir arada, yanyana , diz dize yaşamamız için. Ve mahşer günü hep birlikte huzuruma çıkacaksınız dedi. Müminler kardeştir. Bunu inkâr Hakk’ı inkârdır. Kabul edip, kardeşlik hukukunu göz ardı etmek ise hem şerre hizmet, hem bizleri kardeş ilan edene büyük saygısızlıktır. İslâm bize kardeşlik hukuku başta, bütün haklara uymayı hatırlatır. … Devamını Oku
Zor Zamanlarda ‘Huzur’a Yöneliş Hicret
Hicret denince akla ilk gelen, Rasul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz’in, 622 yılında Mekke’den Medine’ye intikali hadisesidir. Ancak hicret, gerek İslâm tarihinde çok büyük önemi olan bir vaka olarak, gerekse bir kavram olarak bundan daha derin ve geniş bir anlam sahasına sahip. Burada hicreti “olay” ve “kavram” olarak ikiye ayırmamız sebepsiz değil. Takip eden iki yazımızda ayrıntılı olarak göreceğimiz gibi, hicretin hayatımızda her iki açıdan da vazgeçilmez önemi var. TARİHİN DÖNDÜĞÜ NOKTA Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz, çile ve meşakket … Devamını Oku
İslam Modernistleri ve Dinlerin Birliği Meselesi
Değişik vesilelerle birçok kere vurguladığımız gibi İslam Modenistleri, –yaptıkları tesbitler arasında büyük oranda benzerlikler veya aynîlikler bulunmakla birlikte– tek tek fertler olarak çözüm önerileri noktasında önemli görüş ayrılıkları içindedirler. Bu, Modernizm’in kısa sayılabilecek geçmişinde böyle olduğu gibi, günümüzde de böyledir. Kur’an’ın sükût ettiği hususlarda Sünnet’e başvurulması gerektiğini söyleyenlerden, bu durumda içtihad kurumunun devreye girmesi gerektiğini, hatta Kur’anın normatif özellikteki ayetlerinin bağlayıcı olmadığı tezini savunanlara; Sünnet’i toptan tarihsel görme eğiliminde olanlardan, elimizdeki Sünnet malzemesinin yeni bir bakış açısıyla … Devamını Oku
İslam Modernizmi: Yeni Bir İslam Tanımı
Batı dünyasında ağırlıklı olarak 18. yüzyıldan itibaren kendisini hissettirmeye başlayan ve son iki yüzyılda akıl almaz bir hızla gelişerek bugün gelinen noktada küresel egemenliğini pekiştirmiş bulunan modern bilim ve teknoloji hareketi İslam dünyasının kelimenin tam anlamıyla “aklını başından aldı.” Müslüman aydınlarda bir “kimlik krizi” tarzında ortaya çıkan “öykünmeci” tavır, adına İslam Modernizmi’ni dediğimiz hareketin ateşleyicisi oldu ki, bu hareket bir cümleyle “yanlış teşhise yanlış tedavi” olarak özetlenebilir. Batı’lı “beyaz adam”ın, insanın ve tabiatın sömürülmesi temeline oturttuğu modern … Devamını Oku
Mezhepsizlik Niçin “Dinsizliğin Köprüsü”dür?
Bismillâhirrahmânirrahîm Bilindiği gibi “Mezhepsizlik Dinsizliğin Köprüsüdür” sözü, yirminci yüzyılın yetiştirdiği en büyük alimlerden ve son Osmanlı Şeyhülislam vekillerinden biri olan merhum Muhammed Zâhid el-Kevserî’ye aittir ve merhumun “Makâlât” adlı eserinde yer alan makalelerden birisinin başlığıdır.[1]“Makâlât”, el-Kevserî merhumun, Mısır’daki muhtelif dergi ve gazetelerde neşredilmiş olan ve her biri ayrı bir ilmî kıymeti haiz bulunan makalelerinin, vefatından sonra … Continue reading Bu hikmetli söz, bahse konu makale neşredildikten sonra adeta darb-ı mesel haline gelmiş ve dilden dile yayılmıştır. Kaynakça/Dipnot[+] Kaynakça/Dipnot … Devamını Oku
Kandiller, Üçaylar ve Diğer Bazı Hususlarda Bir Açıklama
[1]Bu yazı, Yeni Şafak gazetesinin 1 Aralık 1997 Pazartesi günkü sayısında Prof. Dr. Süleyman Ateş’in “Üç Aylar ve Faziletleri Üzerine” başlığıyla yayımlanan bir … Continue reading I- Kandil geceleri Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan “Üç Aylar ve Faziletleri Üzerine” başlıklı yazısında Prof. Dr. Süleyman Ateş, Receb ve Şa’ban aylarında oruç konusunda Hz. Peygamber (s.a.v)’in tutumunu belirttikten sonra sözü kandil gecelerine getirmekte ve şöyle demektedir: “Üç ay ardı ardına oruç tutmak veya Kandil geceleri adıyla Receb ve Şa’ban ayalarının bazı … Devamını Oku
Kur’an’da Nesh Meselesi
Bismillâhirrahmânirrahîm Kur’an-ı Kerim’in anlaşılması ve hükümlerinin hayata aktarılması bağlamında çözülmesi gereken en önemli problemlerden birisinin nesh meselesi olduğu açıktır. Bu mesele çözülmeden, birbiriyle yakından ilişkili olan Kur’an ayetlerinin gereği gibi anlaşılması mümkün değildir. Buradaki “birbiriyle yakından ilişkili Kur’an ayetleri” ifadesinden kastımız, özellikle ilk bakışta aralarında bir çelişki varmış gibi görünen ayetlerdir. Öyle ki, aynı konuda hüküm getiren ayetlerden birisiyle amel edildiği zaman öbürünün getirdiği hüküm askıda kalmakta, bir diğer ifadeyle, aynı konuda hüküm getirmiş olan bir kısım … Devamını Oku
Modern İslam Düşüncesinin Fikrî ve Toplumsal Tahribatı
[1]Bu yazının aslı, Meltem Tv. tarafından 17-18 Ekim 1998 tarihleri arasında İstanbul’da düzenlenen “Dinî ve Millî Bütünlük Kurultayı”nda tebliğ olarak sunulmuş ve … Continue reading”Dinin sekülerleştirilmesi” veya “dinî bir çözülme” olarak nitelendirilmesinin pek de yanlış olmayacağını düşündüğümüz Modern İslam Düşüncesi kendisini orijinal bir yaklaşım olarak takdim etse de, varlık sebebi ve en temel karakteri olan tepkisellik, onu sanıldığından daha belirsiz ve kaygan zeminlerde hareket etmeye itmektedir. Buna bir de hareketin literal yapısındaki heterojenite ve argümanlarınının kendisini isbat etmiş … Devamını Oku