Evreni belli bir düzen/fıtrat içinde yaratan Yüce Allah, insanı da o evrenin bir parçası olarak yaratmıştır. Bu anlamda evrenin fıtratı ile insanın fıtratı arasında kopmaz bir ilişki vardır. “Fa-ta-ra” kelimesinin Kur’an’daki kullanımlarına baktığımızda bu ilişkiyi çarpıcı biçimde müşahede ederiz. Kur’an-ı Kerim’de göklerin ve yerin yaratılışı bağlamında geçen bu kelime (“fatara”)[1]6/el-En’âm, 79; 21/el-Enbiyâ, 56., aynı zamanda insanın yaratılışı bağlamında da geçmektedir.[2]11/Hûd, 51; 17/el-İsrâ, 51; 30/er-Rûm, 30; 36/Yâ-Sîn, 22; 43/ez-Zuhruf, 27. Bu anlatımlar, insan ile evren arasındaki ontolojik bağı dikkatimize … Devamını Oku
Şeriat İstemezük
Özgecan ne ilk, ne de son olacak… Modernleştikçe suç oranlarının arttığı, okuma-yazma oranı yükseldikçe problemli insan sayısının arttığı bir ülkede yaşıyoruz. Boşanma oranlarının evlilik oranlarını geride bırakmasının adeta kural haline geldiği, hapishanelerindeki doluluk oranının % 100’ün üzerinde bulunduğu bir ülke.. “Modernleşme”den kastım elbette sadece büyük büyük şehirlerde yaşamayı, gelişmiş teknoloji ürünü araç-gereç kullanmayı kast etmiyorum. Fikirde, düşüncede, algıda ve tasavvurda modernleşmedir kasd ettiğim. Modernleşmek, Batılı gibi düşünüp/inanıp yaşamak gerçekten tek seçeneğimiz miydi? Geldiğimiz noktada dile getirilmesi bile … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi – 4
Geçen 3 yazı (1.Yazı, 2.Yazı, 3.Yazı için tıklayınız)* boyunca naklettiğim hususlardan açıkça anlaşılmaktadır ki İmam Ebû Hanîfe, Allah Teala’nın mekânsal anlamda “gökte” olduğunu söylemeyi kesinlikle onaylamamakta, tam tersine Yüce Allah’a mekân isnadı anlamına gelecek her türlü yaklaşımı reddetmektedir. Bütün bu arka planı aklımızda tutarak baktığımızda İmam’ın, Allah Teala’ya dua edilirken aşağıya değil yukarıya yönelmemizdeki hikmeti de, “Cariye hadisi” konusundaki tavrını da aynı bağlamda, yani “tenzih merkezli” olarak değerlendirmemiz gerektiği kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla İmam Ebû Hanîfe’nin “Eynellah … Devamını Oku
Modern Kalıpları Mutlaklaştırmak
Nurettin Yıldız hoca bağlamında son yaşadıklarımız, problemin ne kadar ciddi olduğunu bir kere daha gösterdi. Linç psikolojisi bu kez Hz. Aişe (r.anha) validemizin evlilik yaşı “problemi” üzerinden kendini dışa vurdu. Açık ki, “karşı taraf”ın Hz. Aişe (r.anha) validemizin evlilik yaşı konusunda “gerçeği ortaya çıkarmak” gibi bir derdi yok. Maksat Müslümanları, hatta İslam’ı itibarsızlaştırmak. Müslümanların ne kadar “çağ dışı” olduğunu ortaya koymak, “çağdaş dünya”yı bu suretle korumak ve kollamak… Bir kısım çevrelerin, “Aslında Hz. Aişe’nin evlilik yaşı 18’di, … Devamını Oku
Cihadî Hareketler ve İslam Medeniyetinin Kadim Işığı
İslam Dünyası’nda Batılılar tarafından gerçekleştirilen sömürü ve işgal politikaları/uygulamaları, Müslümanların sadece topraklarını ve yeraltı-yerüstü zenginliklerini değil, aynı zamanda hafızalarını ve reflekslerini de tahrip etti. Birkaç asırdır eşyaya ve olaylara Müslümanca nazar edemiyor; özellikle “modern” patenti taşıyan sistem, fikir, gelişme ve durumlara karşı nasıl tavır alacağımızı bir türlü kestiremiyoruz. Hem “hafızası” hem de “refleksleri” tahrip edilmiş olan bir ümmetin, Batı’nın sömürü ve işgal politikalarına/uygulamalarına bilinçli ve sonuç getirici tepkiler göstermesini beklemek elbette fazlasıyla iyimserlik olurdu. İslam coğrafyasının bilhassa … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi – 3
İmam Ebû Hanîfe’nin “istiva”yı “yerleşme/mekân tutma” tarzında anlamadığını gösteren bir diğer husus da, gerek el-Fıkhu’l-Ekber‘de[1]Ali el-Karî’nin Minahu’r-Ravdi’l-Ezher’I ile birlikte, 119; Kemâluddîn el-Beyâdî, el-Usûlu’l-Münîfe, 43., gerekse el-Akîdetu’t-Tahâviyye‘de[2]Ebû Ca’fer et-Tahâvî, el-Akîdetu’t-Tahâviyye (Sa’îd Fûde’nin eş-Şerhu’l-Kebîr‘i ile birlikte), I, 682. Yüce Allah’ın zatı için bir sınır tasavvur etmenin doğru olmadığını vurgulamak amacıyla “lâ hadde leh”, “te’âlâ ani’l-hudûd ve’l-ğâyât” (“O’nun zatının bir sınırı yoktur”, “(Zatının birtakım) sınırlar(la mahdut olmasın)dan ve son noktaları bulunmaktan münezzehtir”) gibi ifadeler kullanmış olmasıdır. Allah Teala’nın zatının, Arş’a bakan … Devamını Oku
Milli Eğitim Bakanı Sayın Nabi Avcı’ya Açık Mektup
Sayın Bakanım. Aşağıda yazacaklarım, yakın bir dostumun 8. sınıf öğrencisi oğlunun yaşadıklarının küçük bir özeti. Bu yavrumuz küçük yaşlardan bu yana hiper aktivite ve dikkat eksikliği teşhisiyle tedavi görüyor. Psikiyatri ve psikologlarla sürekli irtibat halinde olan aile, kendisine önerilen her şeyi yapıyor. Doktorların önerisi doğrultusunda zaman zaman ilaçlar değiştiriliyor; zaman zaman gidilen doktorlardan netice alınamayınca doktorlar değiştiriliyor. Şu anda kaygı bozukluğu teşhisiyle ilaç kullanımı ve psikolog terapisi birlikte yürütülüyor. Kullanılan ilaçların yan etkileri oluyor ve bu durum, … Devamını Oku
Avrupa’nın Ahvali
Her yıl olduğu gibi bu yıl da Avrupa seyahatleri yoğun şekilde devam ediyor. Bu yazıyı Hollanda’dan yazıyorum. Bu coğrafyada yaşayan Müslüman nüfus ve o çerçevede Anadolu insanı, İslam coğrafyasında yaşayanlara kıyasla ilave pek çok problemle baş etmek zorunda. Her şeyden önce yaşadıkları ülkelerin sosyo-kültürel, tarihsel ve dinî farklılığından gelen “yapısal” problemler söz konusu. Her ne kadar “Avrupa Birliği”ne ruh veren bir takım değerler (Avrupa değerleri) olduğu söylense de, pratikte durum hiç öyle değil. Avrupa insanı farklı bir … Devamını Oku
İmam Ebû Hanîfe ve Allah Teala’nın Cihet ve Mekândan Tenzihi-2
Bir önceki yazıda İmam Ebû Hanîfe’den, “Allah Teala-mekân ilişkisi” konusunda aktardıklarımdan çıkan sonuçları şöyle maddeleştirebiliriz: Allah Teala, mahlukların sıfatlarıyla tavsif edilemez. Allah Teala, ihtiyaç duymaksızın ve üzerine yerleşmeksizin Arş’a istiva etmiştir. Allah Teala’nın arş’a istivası ihtiyaç dolayısıyla olsaydı, Arş’ı yaratmadan önce de bir başka mekânda olması gerekirdi? (Oysa) “nerede”, “mekân”, “şey” (gibi kavramlar ve medlulleri) yokken de Allah Teala vardı. Allah Teala’nın mahlukatına uzaklığı ve yakınlığı, mesafe uzunluğu ve kısalığı tarzında değildir. O’na dua edilirken aşağıya değil, … Devamını Oku
Erba’în-i İdrîsiyye (el-Esmâu’l-İdrîsiyye)
el-Cebertî, Acâibu’l-Âsâr‘da, 1188 yılı olaylarını anlattığı bölümde[1]el-Cebertî, Acâibu’l-Âsâr, I, 604 vd. babası Mısır müftüsü ve meşhur Hanefî fakihi Bedruddîn el-Hasen b. İbrâhîm ez-Zeyla’î el-Cebertî’nin biyografisini verirken birçok hocadan okuduğu kitapları ve aldığı icazetleri zikreder. Bu cümleden olarak “Bâ Alevî” diye bilinen Ömer b. Ahmed b. Akîl es-Sakkâf el-Mekkî’den aldığı icazete de yer verir. Orada el-Esmâu’l-İdrîsiyye (veya Erba’în-i İdrîsiyye)‘nin Şihâbuddîn es-Sühreverdî[2]Sühreverdiyye tarikatının kurucusu Ebû Hafs Şihâbuddîn Ömer b. Muhammed el-Kuraşî (632/1234). Avârifu’l-Ma’ârif sahibi Ebu’n-Necîb Dıyâuddîn Abdulkahir b. Abdillah … Continue … Devamını Oku