Sn. Cumhurbaşkanımızın malum konuşmasını -sonradan getirilen tavzihle birlikte- dinî meselelerin, hatta dinin kendisinin istismar konusu yapılmasını istemediği şeklinde anlamak istiyoruz. Ancak etkileri itibariyle farklı bir sürece yol açtığı da açık. Varlığını bu ülkenin değerleriyle savaş üzerine kurgulamış kesimlerin ahlak/ilke tanımayan, sonuca ulaşmak için her türlü alçaklığı mübah sayan haysiyet cellatlığının, toplumda bir karşılığı olan, sevilen, sözüne itibar edilen hocaları bir bir kurban alması, “devlet eliyle yürütülen operasyonlar” görüntüsüyle maşeri vicdanı derinden yaralamaktadır.
Kaynağı ve maksadı ne olursa olsun bu sürecin, Türkiye’nin sınır ötesi operasyonlarının en kritik safhalara doğru ilerlediği, daha da önemlisi 2019 seçimlerinin kapıya dayandığı bir süreçte ülkeye ve Ak Parti’ye ciddi zararlar vereceği açık. 15 Temmuz da 7 Haziran da hafızalardaki tazeliğini koruyor. Ak Parti halkın hassasiyetlerini göz ardı eden ya da en azından böyle bir görüntü oluşmasına mani olamamış bir siyasi hareket görüntüsü vermemeli. Konunun bir diğer boyutu da, Sn. Cumhurbaşkanımızın Din İşleri Yüksek Kurulu’nu ve İlahiyat fakültelerini göreve çağırmasıdır. Bu, sadece o müesseselerde görev yapan -birçoğunu yakından tanıdığımız- muhterem insanları “emredileni yapan” konumuna düşürmesi açısından değil, aynı zamanda ilim adamları arasında müzakere edilmesi gereken bir konunun talimatla hükme bağlanması gibi bir anormalliğe ve toplumsal ayrışmaya kapı açması yönüyle de sıkıntılı bir durum oluşturmaktadır. Burada bir tarafı makbul, diğerlerini merdud kılan ne olabilir ki?!
Bu ülkede kendi fikrini, menfaatini geçerli kılmak hatta devlet güvencesi altına almak isteyen her kes/im sizin hassasiyetleriniz üzerinden hareket ediyor. Sizin onayladığınız kim/ne varsa meşruiyet ona inhisar ettiriliyor; sizin reddettikleriniz meşruiyet ve itibar yoksunluğuna mahkûm oluyor.
Sn. Cumhurbaşkanım! Masumiyet peygamberlere mahsustur. Her beşer gibi siz de yanılabilir, yanıltılabir, hata yapabilirsiniz. Ben hata yaparsam en fazla yakın çevrem zarar görür. Ama siz hata yaptığınızda bedelini bütün millet öder. Türkiye’yi 15 Temmuz’a götüren süreç fazlasıyla öğreticidir. Lâ yuhtî ve lâ yüs’el değilsiniz. Bu sebeple hiçbir çıkar gözetmeden, sadece Allah rızası için size doğruyu söylemeye çalışanlardan rahatsızlık duymamalısınız. Ve yine tam da bu sebeple etrafınızda mevcut birbirinden değerli insanlar yanında, gerektiğinde size yanlış gelen şeyler söyleyebilecek insanlara da yer vermeniz ülkenin yararına olacaktır. İstişarenin hikmeti de buradadır. Farklı düşünen insanlar yoksa istişare de yoktur.
Sn. Cumhurbaşkanım! Bulunduğunuz nokta sizin “başarınız” değil; siz buna “muvaffak kılındınız.” Size imkân açan da, yaptıklarınızı yapmayı nasip eden de Yüce Allah’tır! Siz O’nun muradını dikkate alarak yürüdükçe O sizin önünüzü açtı.
Siz milletin hassasiyetlerini gözettikçe kalplerdeki muhabbetinizi kökleştirdi. Ülke sınırlarını aşıp Ümmet coğrafyasına yayılan “Tayyip Erdoğan” tutkusunun kaynağı bu noktadaki müsbet ve şayan-ı takdir duruşunuzdur. Bu muhabbetin, bu umudun zedelenmesine izin vermeyin.
Bu ülkede yaşayan müslümanlardan bir kısmı kimi İslamî meselelerde sizden farklı düşünebilir ve o düşünceler sizce “yanlış” olabilir. O düşünceyi tenkit, o düşünceden ve sahibinden teberri edebilirsiniz. Ama hedef göstermeniz, itibarsızlaştırmanız, kurumları devreye sokmanız toplumda kümülatif etki yapıyor. Size yandaş olan da, muhalif kalan da uçlara savruluyor. Bu sonucun kime/neye hizmet ettiğini ve ne gibi sonuçlar doğuracağını düşünmek hepimizin ortak sorumluluğudur.
Sn. Cumhurbaşkanım! Sadece bu milletin değil, İslam Dünyası başta olmak üzere bütün yeryüzü mazlumlarının umudusunuz. Allah Teala’nın size nasip ettiği o zirvede payidar olmanız, istikamet üzere sabit-kadem kalmanız, gözetmeniz gereken hassasiyetlere yaklaşımınıza bağlıdır.
Hakkın hatırını âlî tutun ki önünüz açılsın, zorunuz kolaylansın.
Bundan sonra öfke bize, uysallık size; gücenmek bize, gönül almak size; suçlamak bize, katlanmak size; acizlik, yanılgı bize, hoş görmek size.,
Güçlüsünüz, akıllısınız, söz sahibisiniz. Bir dem gelir bir tekmeyle dünyayı yıkacak olursunuz; bir dem gelir yerdeki karıncaya mağlup olursunuz. En çetin imtihan “sevgi”yle olandır. “Kişi ne kadar bahadır olsa da, muhabbete tuş olur” sözünü hatırınızdan çıkarmayın.”
Siz bizim rüyamız, siz bizim devamız, siz bizim duamızsınız. Daima başınız dik, alnınız ak, gönlünüz pak olsun. Şunu da unutmayın: İnsanı yaşatın ki devlet yaşasın.
Ebubekir Sifil – 10 Mart 2018