5/el-Mâide suresinin Mü’minler’in Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı dost edinmesini yasaklayan 51. ayeti, özellikle dinlerarası diyalog faaliyetleri meyanında çokça gündeme getirilen ve tartışılan ayetlerden biridir: “Ey iman edenler! Yahudiler’i ve Hristiyanlar’ı dost edinmeyin. Onlar ancak birbirlerinin yaranıdırlar. İçinizden her kim onları dost edinirse, o da onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimlere hidayet vermez.”
Bu ayetin –ve benzeri muhtevadaki diğerlerinin[1]Mesela 3/Âl-i İmrân, 28, 118; 5/el-Mâide, 55, 7; 8/el-Enfâl, 73…– Mü’minler’le genel olarak gayrimüslimler ve özel olarak da Ehl-i Kitap arasındaki ilişkilere taalluk eden yapısı, üzerinde detaylı olarak durulmasını gerekli kılmaktadır.
Görebildiğim kadarıyla müfessirler arasında bu meseleyi detaylara inerek en güzel tafsil edenlerden birisi İbn Âşûr’dur. Mü’minler’le kâfirler arasındaki “muvâlât” ilişkisini, intaç ettiği ahkâm bakımından 8 madde halinde ele alan İbn Âşûr özetle şöyle der:
- Müslüman’ın, kâfirleri veya kâfir bir grubu, gönlünden küfürlerine meylederek veli edinmesi. Bu küfürdür; sahibi de münafıktır.
- Mü’minler’e düşmanlıklarını açığa vurduğu bir zamanda kâfirlere –aralarındaki dostluk ve sevgiye bağlı olarak– müzaheret etmek, yardımcı olmak, destek vermek. Bunu yapan müslümanın içinde kâfirlerin dinine karşı bir meyil söz konusu değilse, bu fiil küfür olmaz; ancak büyük günahtır.
- Bir önceki maddede zikredilen yaklaşımın, Müslümanlar’a karşı kin ve düşmanlık izhar etmeyen, fiilî saldırı ve ezada bulunmayan kâfirler hakkında söz konusu olması. Bu yaklaşım, sahibinin küfrünü gerektirmez; ancak sakındırılmış/nehyedilmiş bir tavırdır. Zira burada onların durumunu güzel bulma söz konusudur. İbn Âşûr burada, İslam’ın zuhuru esnasında mevcut Arap Hristiyanları’nın durumu ile Habeşistan Hristiyanları’nı örnek gösterir ki, son derece ilginçtir.
- Müslümanlar’dan bir gruba zarar vermek için kâfirlerden bir grupla muvalat ilişkisine girmek (birbirini veli edinmek). Burada niyete itibar edilir.
- Müslümanlar’ın, zafer ve galibiyet için Müslümanlar’a karşı sevgi besleyen kâfirlerden bir grubu veli edinmesi. Bunun hükmünde ihtilaf eden ulema arasında Ehl-i Kitap ile diğerlerini ayıranlar bulunduğu gibi, ihtiyaç duyulması yahut kâfirlerin kendiliklerinden yardıma gelmesi haliyle onlardan talepte bulunmayı birbirinden ayıran ve her biri için farklı hükümler verenler de vardır.
- Müslümanlar’dan birisinin, kâfirlerden birisini veli edinmesi. Aralarındaki özel bir yakınlık sebebiyle ve Müslümanlar’a zarar verecek bir duruma yol açmamak kaydıyla böyle bir ilişki yasaklanmamıştır.
- Müslümanlar’la kâfirler arasında ticaret, akitler, musalaha vb. gibi dünyevî ilişkiler bulunmasının hükmü, farklı durumlara göre değişiklik gösterir.
- Kâfirlerden gelebilecek bir zararın önlenmesi için onlarla muvalat ilişkisine girmek. Ayette[2]3/Âl-i İmrân, 28 ayeti. geçen “… kâfirlerden gelebilecek bir tehlikeden korunmanız hali müstesna” ifadesinde işaret edilen durum budur.
İbn Âşûr’un konu hakkında söyledikleri, kimileri hakkında birden fazla delil zikretmek suretiyle hayli kıymetli bilgiler verdiği bu 8 maddeden ibaret değil şüphesiz. Yarın Mü’minler’le Ehl-i Kitap arasındaki ilişkinin mahiyet ve çerçevesini belirleyen ayetler hakkındaki nefis tesbitlerini –yine özet olarak–aktarıp, 5/el-Mâide, 51 ayetinin ve benzer muhtevadaki diğer ayetlerin dinlerarası diyalog faaliyetlerine taalluku üzerinde durmaya çalışacağım kısmet olursa.
Devam edecek.
Milli Gazete – 2 Temmuz 2006