Tevbe Üzerine

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Gazete Yazıları, Mayıs 2006, Mayıs Ayı 2006 OS, Okuyucu Soruları

Soru

İnsanın gelecekteki akıbetinden korkup, geçmişteki günahları da hatırladıkça hep “Cehenneme gideceğim. Ben münafık mıyım? Daha çok günah işlemektense, cehenneme dahi gitsem ölmek daha iyidir” diye namazlarında ölmek için dua etmesi doğru mudur? Hatta öyle ki, günah işlememek için artık toplumdan uzak kalarak, tek başına bir yere çekilip yaşaması doğru mudur?

Cevap

Yüce Allah’ın bizi yaratırken fıtratımıza yerleştirdiği ruh-nefis gerilimi, Rahmanî ve şeytanî güçlerin çatışmasını temsil, insan da bu çatışmanın yaşandığı alanı teşkil eder. İçimizde iyi ile kötü, günah ile sevap, emir ile yasak biteviye mücadele ediyorsa, buna uygun yaratıldığımızdandır.

Önce bir noktanın altını kalın bir çizgiyle çizelim: İnsanın “günah işlememesi” diye bir şey söz konusu değildir. Peygamberlerin bile “zelle” denen küçük hataları var ise, diğer insanları varın siz düşünün!

Allah Teala’nın hoşnut olduğu insan, “tevbe eden” insandır! Kur’an’da insanlara yönelik olarak “hiç günah işlemeyin” diye bir emir yer almaz; buna mukabil “tevbe edin; bağışlanma dileyin” tarzında hayli emir bulunduğunu biliyoruz. Kur’an’ın bu tavrını şöyle yorumlamak mümkündür: Sizler “insan” olarak yaratılmanız hasebiyle nasıl olsa günah işleyeceksiniz. İsteyerek ya da istemeyerek, küçük ya da büyük, kendi ameliniz olarak yahut başkasının günah işlemesine vesile olmak tarzında, haram işleyerek yahut ibadetteki bir kusurunuzdan, ihmalden, aldanmadan, sürçmeden… vs. Önemli olan günahınızdan tevbe ederek pişmanlık duymanız ve Yüce Yaratıcı’dan bağışlanma dilemenizdir. Zira hiç günah işlememesi beklenen varlıklar meleklerdir, insanlar değil!

Bu sebeple Kur’an’da, kadınlara yönelik örtünme emrinin yer aldığı ayetlerden birinin sonunda bütün mü’minlere yönelik olarak şöyle buyurulur: “Ey Mü’minler! Hep birden Allah’a tevbe edin ki, kurtuluşa eresiniz!” (24/en-Nûr, 31)

Tevbe etmek mü’minin ayrılmaz vasfıdır. Zira o, bir yönüyle kulluk şuurunu diri tutan en önemli haslet, diğer yönüyle de her türlü ma’siyet kirinden arınmanın biricik yoludur. “O tevbe edenler, o hamdedenler, o oruç tutanlar, o rükûa varanlar, o secdeye varanlar, o iyiliği emredip kötülükten sakındıranlar ve Allah’ın koyduğu sınırları koruyanlar… Müjdele o mü’minleri!” (9/et-Tevbe, 112)

Ayette “günah işlemeyenler” değil, “tevbe edenler” buyurulduğuna dikkat edilmelidir. Efendimiz (s.a.v)’in, “Allah’a yemin olsun ki, ben günde yetmiş kereden fazla Allah’tan bağışlanma diler ve O’na tevbe ederim”[1]el-Buhârî, “Da’avât”, 3; Müslim, “Zikir” 42; Ebû Dâvûd, “Diyât”, 3; İbn Mâce, “Edeb”, 57; Ahmed b. Hanbel, IV, 211, 260; V, 411. buyurduğunu da hatırlayacak olursak, sonuç olarak şunu söyleyebiliriz: İnsanın muhatap olduğu emir ve yasakların tamamını, eksiksiz olarak yerine getirdiğini –bilfarz– düşünsek bile, Yüce Yaratıcı’dan bir an gafil kalması yahut kendisine verilen sonsuz nimetlerin şükrünü edadan acziyet içinde bulunması bile başlıbaşına bir tevbe sebebidir. Düşünsenize hangimiz her halimizde Allah’ı hatırlıyor yahut aldığımız nefeslerin şükrünü hakkıyla eda edebiliyoruz?

Bu sebepten olsa gerek ki Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Nefsimi kudret elinde tutana yemin ederim ki, şayet siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah sizi giderir (ortadan kaldırır, yerinize) günah işleyen bir kavim getirirdi. Onlar Allah’tan bağışlanma dilerler, Allah da onları affederdi.”[2]Müslim, “Tevbe”, 9-10; et-Tirmizî, “Sıfetu’l-Cenne”, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 289; II, 304…; İbn Hibbân, XVI, 396; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, … Continue reading

Bu hadisin şerhinde ulemanın beyan ettiği pek çok nüktenin özeti şu: Bu hadis Allah Teala’nın affediciliğini ve affı sevdiğini vurgulamaktadır. O, salih kulların sevap işlemesini sevdiği gibi, günahtan sonra samimi olarak kendisine yönelip af dileyenleri affetmeyi de sever. Eğer insanlar hiç günah işlememiş olsalardı el-Ğafûr, el-Ğaffâr, et-Tevvâb… gibi ism-i şeriflerin tecellisi nasıl müşahede edilebilirdi?..

Dolayısıyla mü’minin, imanından şüpheye düşmesi ve “günah işleyeceğim” korkusuyla ölmek için dua etmesi doğru değildir. Yüce Allah’a, bizi, rızasına uygun ameller işlemeye muvaffak kılması, kendisine tevbe edenlerden eylemesi ve günahlarımızı bağışlaması için dua etmek en doğrusudur.

Milli Gazete – 15 Mayıs 2006

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Buhârî, “Da’avât”, 3; Müslim, “Zikir” 42; Ebû Dâvûd, “Diyât”, 3; İbn Mâce, “Edeb”, 57; Ahmed b. Hanbel, IV, 211, 260; V, 411.
2 Müslim, “Tevbe”, 9-10; et-Tirmizî, “Sıfetu’l-Cenne”, 2; Ahmed b. Hanbel, I, 289; II, 304…; İbn Hibbân, XVI, 396; et-Taberânî, el-Mu’cemu’l-Kebîr, IV, 156; XII, 172; Abdürrezzâk, XI, 181; İbn Ebî Şeybe, VII, 60.