Şevval Orucu Mekruh Mu?-2
Şevval orucunun mekruh olduğu konusunda İmam Ebû Hanîfe ve İmam Ebû Yusuf‘tan nakledilen görüş hakkında bir noktaya dikkat çekmemiz gerekiyor:
İmam Muhammed‘in eserleri, es-Serahsî‘nin el-Mebsût‘u, el-Hidâye ve benzeri temel eserlerde Şeyhân‘ın Şevval orucu hakkındaki bu hükmüne rastlanmamaktadır.
Reddu’l-Muhtâr‘daki (II, 435) bir kayda göre bu meseleyi Tahrîru’l-Akvâl fî Savmi’s-Sitti min Şevvâl adlı risalesinde detaylı bir şekilde ele almış olan allame el-Kasım b. Kutluboğa‘nın ifadelerinden anlaşıldığı kadarıyla bu görüşü İmam Ebû Hanîfe‘ye ilk nisbet eden kişi et-Tebânî (Ya’kûb b. Celâl?)’dir. Ancak İbn Kutluboğa buna itiraz eder ve mezhebin temel kaynaklarında böyle bir nisbetin bulunmadığının altını çizer. (Reddu’l-Muhtâr‘ın belirttiğim yerinde zikredildiğine göre, el-Merginânî‘nin et-Tecnîs‘inde, kerahet görüşü isim verilmeden “bazı ulema”ya nisbet edilmiştir.) Alâuddîn es-Semerkandî‘nin Tuhfetu’l-Fukahâ‘sı (II, 343-4), el-Kâsânî‘nin –bu eserin şerhi olan– Bedâi’u’s-Sanai’i (II, 980)gibi nisbeten erken dönem kaynaklarında kerahet görüşünün sadece İmam Ebû Yusuf‘a nisbet edilmesi de İbn Kutluboğa‘nın tesbitini destekleyen bir husustur.
İbn Kutluboğa‘nın bu risalesine vakıf olamadığımız için meseleyi oradan tahkik etme şansımız ne yazık ki yok. Bu görüşün İmam Ebû Hanîfe‘ye nisbetini doğru kabul ederek konuşacak olursak (tekraren belirtelim, İmam Ebû Yusuf’a nisbet edilen, Şevval orucunun mutlak keraheti değil, ara vermeden tutulmasının mekruh olduğu görüşüdür), ya ilgili hadisin kendisine ulaşmamış olduğunu veya avam-ı nasın, Şevval orucunu Ramazan orucu gibi farz zannedip ona eklememesi ya da Ramazan bayramı günü oruç tutulmaması için –ki yasaklanmıştır– böyle bir hüküm verdiğini söylememiz gerekiyor.
Nitekim yukarıda adını zikrettiğim eserinde Alâuddîn es-Semerkandî şöyle der: “Hz. Peygamber (s.a.v), “(Ramazan) ay(ın)dan bir veya iki gün önce oruç tutmayın. Ancak birinizin (mutad veçhile tutageldiği) orucu (bu zamana) denk gelirse başka” buyurmuş olduğu için Ramazan’dan bir veya iki gün önce oruç tutmak –hangi oruç olursa olsun– mekruhtur. Buradaki kerahet, bu orucu tutmak alışkanlık haline getirildiğinde, (avamda) Ramazan orucuna ilave edilmesi gerektiği kanaati oluşabileceği endişesine dayanmaktadır. Bu sebeple İmam Ebû Yusuf, tatavvu olan altı gün Şevval orucunun Ramazan’a bitiştirilmesinin mekruh olduğunu söylemiştir.”
Son bir ihtimal de, İmam Ebû Hanîfe‘nin, Şevval orucu ile ilgili rivayetleri kendi kriterleri doğrultusunda itimada şayan bulmamış olabileceğidir.Yazıyı bitirmeden bir noktaya daha dikkat çekelim:
Bir an için Şevval orucunun İmam Ebû Hanîfe tarafından mekruh görüldüğü naklinin doğru olduğunu farz edelim. (Bu görüşün İmam Mâlik‘ten naklinde, bizzat el-Muvatta‘da kendi ağzından verildiği için herhangi bir şüphe söz konusu değil.) Gerek Hanefî, gerekse Mâlikî ulemanın, mezhep imamlarından sabit olan bir meselede imamın görüşünü terk edip hadisin hükmüne dönmüş ve Şevval orucunun mendup/müstehap olduğunu söylemiş olması, mezhepler içindeki “tahkik” faaliyetinin biteviye devam ettiğini gösteren çarpıcı bir örnek olarak değerlendirilmelidir. Daha önce de birkaç kere değinmiştim; mezhep dediğimiz sistem, günümüzde yaygın olarak iddia ve zannedildiği gibi belli bir dönemde oluşup kemikleşmiş bir yapıyı ifade etmediği gibi, “mezhep ehli” ulema da “kör taklid”e saplanmış değildir. Tahkik ehli alimler vasıtasıyla devamlı surette gözden geçirilip içtihadların “tenkih” edildiği bu sistemde “müfta-bih” olan ve olmayan kaviller birbirinden titizlikle ayrılmıştır. Mezhepleri dinamik yapılar halinde yüzyıllar ötesine taşıyan da işte bu faaliyetlerdir. Şeyhân‘ın içtihadının özellikle müteahhirun tarafından mercuh bulunması ve Şevval orucunu peşpe tutmanın da aralıklı tutmanın da mekruh olmadığını “kavl-i muhtar” olarak vurgulanması mutlaka bu nokta-i nazardan da değerlendirilmelidir…
Milli Gazete – 2 Aralık 2004