Soru
1.) İlim öğrenme (Kuran eğitimi, Arapça vb. ) amacıyla memleketinden çıkıp İstanbul’a okumaya gelen bayan bir talebenin okumasının hükmü nedir?
2.) Bu talebe eğitimi bittiğinde geri memleketine mahremi olmadan örneğin; İstanbul’dan Antalya’ya uçak ile (1.5 saatte) dönebilir mi? Hadiste belirtilen seferi mesafeyi günümüzde yorumlayan bazı hocalardan, bu hüküm güven ortamının oluştuğu bir yolda zaman mefhumu ile uygulanmasının (3 günden az olması) daha uygun olacağını beyan edenler yanında, buna karşı durarak 90 km ölçüsünün uygulanması gerektiğini söyleyen bazı hocalar da mevcuttur.
Burada ölçü olarak 3 günlük mesafeyi mi almak daha doğrudur, yoksa 90 km. lik mesafeyi almak mı? Yoksa güvenlik mi? Biliyorsunuz ki şehir içinde 90 km den daha az mesafelerde dahi güvenliğin olmadığı yerler mevcut iken tamamen güvenlikli havalimanından binip yine ülke içinde 1.5 saat mesafe giderek başka güvenlikli havalimanına inmek de söz konusudur.
Bu konu ile ilgili çevremizden Peygamberimiz dönemindeki şartlar ile günümüz şartlarını değerlendirme yaparsak deve üzerinde çölde seyahat ile uçak ile daha kısa sürede seyahatin benzer şekilde değerlendirilemeyeceği gibi çeşitli itirazlar gelmektedir. Bu konuyu izah eder misiniz?
Cevap
Burada iç içe birkaç soru var. Sırasıyla cevaplandırmaya çalışayım.
1. Bir bayanın ilim tahsili için bulunduğu şehirden bir başka şehre gitmesinin hükmü.
Evvela söz konusu bayanın, öncelikle bulunduğu yerde ilim tahsili yapma imkânlarını araştırması ve varsa orada bu amacını gerçekleştirmesi gerektiğini söyleyelim. Eğer bulunduğu yerde böyle bir imkân yoksa, bu, orada yaşayan mü’minlerin ortak sorumluluğudur. Vakit geçirmeden o eksikliği gidermeleri farzdır. Bu çerçevede öncelikle erkeklerin eğitimi sağlanırsa, bayanların da eşleri, babaları, kardeşleri… vasıtasıyla bu amaca ulaşması kolay olacaktır.
Ancak soruda “ilim tahsili”nden maksadın “Kur’an eğitimi ve Arapça” olarak ifade edilmiş olmasından hareketle şunu söyleyebiliriz: Günümüzde ülkemizin hemen her köşesinde Kur’an ve Arapça eğitimi veren kişiler/kurumlar bulmak mümkün. Dolayısıyla herkes bulunduğu/yaşadığı yerde bu amaca ulaşabilir. Eğer yaşadığı yerde bu eğitimi alma imkânı yoksa, bir bayanın, başka bir yerde Kur’an ve Arapça eğitimi alarak, öğrendiklerini yaşadığı yerdeki bayanlar arasında yayması gerekir. Bu aynı şekilde, hatta öncelikli olarak oradaki erkekler için de farziyet ifade eder.
(Bir bayanın mahremsiz olarak sefer mesafesi yola gitmesi ve bir başka şehirde mahremsiz yaşaması konusunu 3. maddede ele alacağım inşaallah.)
2.Sefer hükmünün “mesafe”ye göre mi, yoksa “zaman”a göre mi verileceği meselesi. Elmalılı Hamdi Yazır merhum gibi bazı alimlerin bu konudaki mütalaa ve tercihi, “mesafe”nin değil, yolculukta kullanılan vasıtanın seyir süresinin esas alınması gerektiği doğrultusundadır.[1]Elmalılı M. Hamdi Yazır, Makaleler, I, 111 vd. Onlara göre bir kimsenin fıkhen “seferî” sayılabilmesi için, yolculuğu hangi vasıtayla gerçekleştiriyorsa, o vasıtayla en az 18 saatlik bir yolculuk yapması gerekir.
Ancak kaynaklara bakıldığında seferîlikte söz konusu olan “süre”nin, aslında gidilecek mesafe göz önüne alınarak tayin edildiği anlaşılmaktadır. İlk dönemlerde “berîd”, “merhale”… gibi kavramlar, yolculukta istirahat için kullanılan konaklama yerleri arasındaki mesafeyi anlatmak için kullanılıyordu. Ancak bu kavramların “mesafe” anlatan “zirâ’”, “mil”, “fersah” gibi kavramlarla izah edilmiş olması, mesafe bağlamında kullanıldıklarını gösterir.
Devam edecek.
Vahdet Gazetesi – 21 Şubat 2015
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Elmalılı M. Hamdi Yazır, Makaleler, I, 111 vd. |
---|