Özürsüz Kılınmamış Namazların Kazası

Ebubekir Sifil2006, 2006 Yılı, Aralık 2006, Aralık Ayı 2006 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Birkaç okuyucunun ortak sorusu, özürsüz olarak terk edilen namazların kazasının olup olmayacağı hakkında. Herhangi bir özür sebebiyle zamanında kılınamamış namazların, bilahare uygun bir vakitte kaza edileceği malum iken, hiçbir özür söz konusu olmadığı halde tembellik vb. sebeplerle kılınmamış namazların kazası olur mu, olmaz mı? İbn Hazm, özürsüz olarak kazaya bırakılmış namazların kazasının olmayacağını söylemekte ve bu hususta Selef’ten birkaç nakilde bulunmaktadır.

Cevap

İbn Hazm’ın bu konuda söylediklerini burada detaylarıyla değerlendirme şansımız ne yazık ki yok. Ancak bu meselede de onun, zahirîlik tavrının gereğini yaparak “Kur’an ve Sünnet’te harfi harfine belirtilmiş olma” şartını aradığı görülmektedir. Kendisi de bunu açıkça belirtmekte ve şöyle demektedir: “Kaza, Şer’î bir icaptır. Şer’ ise ancak Allah Teala hakkında –Resulü’nün (s.a.v) diliyle– caizdir. O halde, “Namazı kasten terk eden kimseye onu kaza etmesini kim emretmektedir?” diye sorarız…” (Bkz. el-Muhallâ, II, 235 vd.)

Ulema İbn Hazm’ın bu istidlaline doyurucu cevaplar vermiştir. Ezcümle:

– Güneş batmadan önce ikindi namazının ve güneş batmadan önce sabah namazının bir rek’atine yetişen kimsenin, o namazların tamamına yetişmiş sayılacağı sahih hadis ile ifade buyurulmuştur. (el-Buhârî, “Mevâkît”, 16, 27; Müslim, “Mesâcid”, 163; et-Tirmizî, “Salât”, 26; en-Nesâî, “Mevâkit”, 11, 28; Ahmed b. Hanbel, II, 462…) Bu durumdaki kimseler tabii olarak ikindi namazının kalan kısmını güneş battıktan ve sabah namazının kalan kısmını güneş doğduktan sonra kılacaklardır. Oysa onların namazı niçin bu kadar geciktirdiği, ilgili hadiste asla söz konusu edilmemiş, daha doğrusu bu hükmün, sadece bir özür sebebiyle namazı bu kadar geciktirmiş olanlara özgü olduğunu ifade eden hiçbir kayıt getirilmemiştir.

– İbn Hazm’ın, kaza edilebilecek namazları sadece ilgili hadiste ifade buyurulan “unutma” ve “uyku” durumlarına tahsis etmesinin doğru olmadığını gösteren bir diğer delil de, Efendimiz (s.a.v)’in, bir kısım sahabeyi Benû Kureyza Yahudileri üzerine gönderirken, Benû Kureyza toprağına varmadan ikindiyi kılmamalarını istediğini anlatan rivayettir. Bilindiği gibi yolda ikindi vakti girdiğinde bazı sahabîler “Efendimiz (s.a.v) böyle buyurmakla bizim oraya çabuk gitmemizi istedi” diye düşünerek yolda ikindiyi kılmış, bazıları ise Efendimiz (s.a.v)’in emrinin zahirine uymuş olmak için oraya varmadıkça ikindiyi kılmamışlardı. Oraya vardıklarında ise güneş batmıştı. Medine’ye döndüklerinde Efendimiz (s.a.v) bu gruplardan hiçbirisine yaptığının yanlış olduğunu söylememiştir.

Öte yandan İbn Hazm, kasden terk edilen namazların kazasının olmayacağı konusunda Sahabe ve Tabiun’dan birkaç isim saymıştır. Ancak onlardan naklettiği sözlerin bir kısmının senedi güvenilir değildir; bir kısmı da meseleye açık ve kesin bir şekilde delalet etmeyip, yoruma açık ifadelerdir.

İbn Hazm’ın bu meseledeki tutumu, Selef ve Halef uleması bir yana, kendi imamı Dâvûd b. Ali’nin kavline dahi aykırı, şazz bir tutumdur. Dolayısıyla itibar edilecek yanı yoktur.

Fazla uzatmış olmamak için kısaca arz ettiğim bu mesele hakkında detaylı bilgi edinmek isteyenler İbn Abdilberr’in el-İstizkâr’ına (I, 301 vd.) bakabilirler.

Milli Gazete – 18 Aralık 2006