Muhammed Esed’in Kur’an Mesajı isimli meal-tefsiriyle ilgili soruya geçen hafta özet bir cevap vermiştim. Bu hafta meseleyi ikmal etmiş olmak bakımından Esed maliyle ilgili birkaç hususu daha dermeyan edeceğim.
Kur’an Mesajı’nın, Türkçede yazılmış belli mealleri, sadece tarz olarak değil, tesbit ve yaklaşım olarak da etkilediği, konunun ilgililerinin malumu. Özellikle İslamoğlu mealinin bu noktada bariz bir örnek teşkil ettiği de öyle.
Peki acaba Esed’in bu orijinalitesi nereden geliyor?
Aslında Esed mealinin herhangi bir orijinaliteye sahip olmadığını söylemek gerçeğin ifadesi olacak. Kur’an Mesajı hakkında yapılan birçok çalışma bunun böyle olduğunu ayan-beyan gösteriyor.
Muhterem dostum Mehmet Emin Akın hocanın bu konuda müstakil bir çalışma yaptığını biliyorum. Hayli hacimli ve detaylı olacağı anlaşılan bu çalışmanın bir an önce yayımlanması, sadece Kur’an Mesajı hakkında değil, Muhammed Esed hakkında da yoğun bir tartışma açacak gibi görünüyor.
Çukurova İlahiyat’tan Doç. Dr. Mustafa Öztürk’ün, bu noktada dikkate değer tesbitler yaptığını da burada özellikle belirtmemiz lazım. Özellikle “tarihsellik” konusunda kendisiyle hayli farklı düşündüğümüz Öztürk, Meal Kültürümüz isimli çalışmasında Esed ve meali hakkında Akın hocanın tesbitleriyle paralellik arz eden şeyler söylüyor.
Esed’in ilk defa Kadıyanîler vasıtasıyla İslam’a girdiği, onlarla uzun sayılabilecek bir beraberliğinin olduğu ve mealinin de büyük ölçüde Mevlana Muhammed Ali isimli kadıyanînin The Holy Qur’an isimli mealinden aşırmalar ihtiva ettiği Öztürk’ün karşılaştırmalı okumalarla elde ettiği ve okuyucuya sunduğu tesbitler. Hatta Öztürk’ün ifadesiyle “Esed’in The Message of The Qur’an’ı, şekil yönünden Muhammed Ali’nin The Holy Qur’an’ının adeta bir kopyası gibidir. (…) Hal böyle iken Esed sık sık görüşlerine atıfta bulunduğu (…) Muhammed Abduh’tan sitayişle söz ederken, mealindeki tefsir notlarının hatırı sayılır bir kısmına kaynak teşkil eden Muhammed Ali’yi takdir ve teşekkürle yad etmek şöyle dursun, kaynakçada adını bile zikretmemiştir. Bizce bunun muhtemel sebebi Muhammed Ali’nin Kâdıyânî (Ahmedî) olmasıdır. Bir diğer muhtemel sebep ise M. Ali’den iktibas edilen her görüş ve yorumun kaynağına atıfta bulunulması durumunda Esed’in büyük ölçüde nakilci konumuna düşecek olması ve belki de okuyucunun gözünde Esed’den ziyade M. Ali’nin değer kazanacak olmasıdır…”[1]Mustafa Öztürk, Meal Kültürümüz, 114-6.
Esed’in Muhammed Ali’den aşırma tarzında Kur’an Mesajı’na aktardığı yerleri Öztürk, “Kıssalar ve Mucizeler”, “Gaybî Varlıklar” ve “Bazı Kelimeler ve Kavramlar” şeklinde üç ara başlığa taksim ve her biri altında birçok örnek zikrediyor.
Zikrettiğim çalışmasında, “Muhammed Esed’in Tefsir Notlarındaki Yanlış Atıflar ve Çarpıtmalar Üzerine” başlıklı ayrı bir makale daha kaleme almış olan Öztürk, burada da Esed’in alıntı yaptığı tefsir kaynaklarını nasıl çarpıttığını enteresan örneklerle ortaya koymaktadır.
Yazıyı yine Öztürk’ün bir tesbitiyle bitirelim: “… Esed’in Menar tefsirinden geniş ölçüde yararlandığını belirtmiş olması, Abduh’tan mezkûr nitelikteki aşırmaları hususunda kısmen de olsa bir hoşgörü ve tolerans imkânı yaratır. Bu noktada Esed’i belli ölçüde anlayışla karşılamak mümkündür. Ama Kâdıyânî âlim Muhamed Ali Lâhûrî’nin (1874/1951) The Holy Qur’an adlı meal-tefsirindeki yüzlerce yorumu kendine mal ederek aktarmış olmasını anlayışla karşılama imkânı yoktur. Hemen her tefsir notunda ahlak ve fazilete vurgu yapan Esed’in ilim ahlakı açısından ciddi bir cürüm teşkil eden böyle bir fiilin faili olması düşündürücüdür.”[2]Öztürk, a.g.e., 140.
Son bir not: Esed hakkındaki değerlendirmelerini, “Bütün bunlardan sonra Esed’in intihalleri (aşırmaları, E.S.) olarak zikrettiğimiz çeşitli görüş ve yorumların bir kısmını makul ve makbul addettiğimizi belirtmek isteriz. Takdir edileceği üzere, herhangi bir görüşün herhangi bir eserde intihal olarak bulunması onun makbullük vasfını haleldar etme sorunu doğurmaz..” diyerek bitiren Doç. Dr. Mustafa Öztürk’ün bu çalışmasıyla ilgili olarak ben de şöyle diyorum: Akademik sahada örnek gayreti ve ciddi çalışmalarıyla göz dolduran Öztürk’ün bilhassa “tarihselci” yaklaşımını yanlış buluyor oluşum, onun Esed ve meali hakkındaki haklı tenkitlerine katılmamı engellemez.
Milli Gazete – 5 Haziran 2011