Soru
“Selamun aleyküm hocam, Hocam size 4 sorum olacak müsaadenizle:
- Ali İmran Suresinin 7. ayetinin bir okunuşuna göre müteşabih ayetlerin tevilini yalnız Allah bilir ve ilimde derinleşenler “Hepsini kabul ettik” derler. Diğer bir okunuşuna göre müteşabih ayetlerin tevilini yalnız Allah ve ilimde derinleşenler bilir.
Bu ayeti kerime iki türlü anlaşılabileceği için buradan iki tür hüküm çıkartılabilir. Dolayısıyla tartışma, müteşabihleri tevil caiz mi değil mi noktasında oluyor. Fakat hangi okuyuş en doğrusu hocam? Sonuçta Allah’ın demek istediği ve Rasulullah’ın ve Ashabı güzinin bundan anladığı tek bir şey olması lazım. Fakat hangisi?
- Hocam müzik dinen haram mı, mekruh mu yoksa mübah mı? Bu konuda oldukça farklı görüşler var şimdiye kadar edindiğim bilgilere göre. Ehli Sünnetin ekseriyetinin haram dediğine yönelik bir fetva okuyorum.
Sonra İbn Hazm ve İbnul Arabi gibi müctehidler bunun mübah olduğunu söylüyorlar. Hocam bu konuda her iki görüşün delilleri nelerdir ve isabetli görüş sizce hangisidir?
- Hocam bugün bir mail aldım. Bu mailde El-Buti hocanın katılacağı veya katıldığı bir sempozyumda laikliğin İslam’ın çıkarına olduğunu ifade etmiş ve bunun demokrasinin de yararına olduğunu söylemiş.
Hocam siz El-Buti hocanın bu sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz ve bu sözlerini Fikhussiyre’de açıkladığı siyasi duruşu ile (Peygamberin sav Kureyşlilerin tekliflerini red etmesi) bağdaştırabiliyor musunuz?
- Hocam yeni okuduğum bir makaleye göre Takiyüddin en-Nebhani, Yusuf en-Nebhani’nin torunudur ve kendisinden eğitim almış birisidir. (http://www.hizb.org.uk/hizb/who-is-ht/prominent-members/sheikh-muhammad-taqiuddin-al-nabhani.html)
Hocam siz Takiyuddin en-Nebhani’yi nasil değerlendiriyorsunuz? Kendisine saygın bir Osmanlı alimi olarak bakılmasını doğru bulur musunuz?
Cevap
Ve aleykumusselam ve rahmetullah.
Aynı sırayla gidelim:
- Evet, 3/Âl-i İmrân, 7. ayetinde söz konusu vakfın (durağın) nerede olacağına göre anlamın değişmesi söz konusudur. Önce ayeti görelim:
“O Allah ki, sana Kur’an’ı indirdi. Ondan bir kısmı muhkem ayetlerdir ki, onlar o Kitab’ın aslıdır. Diğer bir kısmı da müteşabih ayetlerdir. Artık kalplerinde eğrilik bulunan kimseler fitne aramak ve onu tevil arzusunda bulunmak için o kitaptan müteşabih olanına ittiba ederler. Halbuki, onun tevilini Allah Teala’dan başkası bilemez. İlimde rüsuh sahibi olanlar ise “Biz ona iman ettik, hepsi de Rabbimizin katındandır” derler. (Bunları) akılları tam olanlardan başkası tezekkür edemez.”
Kur’an’ın bir kısım ayetlerinin “muhkem” olduğu ve bunların “ümmü’l-Kitab”ı teşkil ettiği, bir diğer kategori olmak üzere de “müteşabihat”ın mevcut olduğu, mezkûr ayetin ifadesinden açıkça anlaşılmaktadır. Ancak açıkça anlaşılmayan birkaç nokta vardır: “Muhkem” ayetlerle “müteşabih” ayetlerin birbiriyle ilişkisi, hangi ayetlerin muhkem, hangilerinin müteşabih olduğu, muhkem ve müteşabihin ölçüsü… gibi.
Buradan hareketle şunu söylemek gerekir: Bu ayette geçen “muhkem”, “müteşabih” ve “tevil” kavramları üzerinde gereği gibi sarf-ı mesai etmeden, bir de ayetin mantuku ve mefhumu üzerinde yeterince düşünmeden ayette ne anlatıldığını kavramak mümkün olmayacaktır.
Haftaya devam edelim.
Milli Gazete – 28 Şubat 2010