Okuyucu sorusunun recmle ilgili kısmına gelince
Genellikle recm bağlamında ileri sürülen bir argüman soru metninde de yer almış: “Kur’an’da Yüce Allah zinadan bu kadar söz ederken recmden niye söz etmiyor? Sonuçta 100 sopa cezası da varken bu durumda Kur’an’da olmayan birşey sünnette nasıl var olabiliyor? Allah’ın Kelamı eksik olamayacağına göre bunun mantığı nedir? “
İlk bakışta “mantıklı” gibi duran bu soru, Usul açısından Kur’an-Sünnet ilişkisi bağlamında çok anlamlı değil. Zira neyin Kur’an’da yer alacağına ve neyin Sünnet’e havale edileceğine bizim karar verebileceğimiz gibi bir ön kabul var bu sorunun kurgusunda.
Meseleyi birkaç örnek üzerinden irdeleyelim
Kur’an, İslamî devlet modelinin nasıl olması gerektiği konusunda herhangi bir talimat içermemektedir. Şura’dan, adaletten.. vb. bahseden ayetler devletin “modeli”yle ilgili değildir. Bu son derece önemli mesele Sünnet tarafından açıklığa kavuşturulmuştur.
Durum böyle olmasına böyledir; ama tam bu noktada meseleyi “kendisi olarak” algılamamızı engelleyen modern refleks, “Kur’an bir yönetim modeli getirmemekle meseleyi Müslümanların içtihadına, çağın gereklerine… vs. havale etmiştir” diyerek dikkatimizi başka noktalara çeler.
Dolayısıyla dikkatimizin çelinmesine izin vermeyelim ve sorulması gereken esas soruyu soralım: Yönetim modeli önemsiz bir mesele midir ki, miras taksimatını en ince detaylarına kadar düzenleyen Kur’an-ı Hakim bu noktayı sükût geçmiştir?
Bir diğer örnek abdest ve namazdır. Kur’an’da abdestin nasıl alınacağı detaylı bir şekilde anlatıldığı halde[1]5/el-Mâide, 6., hatta teyemmüm tarif edildiği halde[2]4/en-Nisâ, 43. namaz hakkında herhangi bir detaya yer vermemiştir. Namazla ilgili bütün detaylar Sünnet-i Seniyye tarafından gösterilmiştir. Oysa ne abdest ne de teyemmüm namazla kıyaslanabilir önemdedir!
Kur’an’da geçmeyip de Sünnet’in teşri kıldığı hususlara bir diğer örnek “sefer/yolculuk namazı”dır. Yolculuk halinde 4 rek’atli farzları 2’şer rek’at kılmak önemsiz bir mesele midir?..
Şu halde “bu kadar önemli bir husus Kur’an’da zikredilmeliydi” tarzındaki bakış açısının Usul açısından herhangi bir geçerliliği yoktur!..
Sorunun bir kısmında da zina için Kur’an’da zaten 100 sopa cezası belirlendiği halde, Sünnet tarafından nasıl olup da başka bir cezanın belirlenebildiği sorgulanıyor.
Biliyoruz ki Sünnet Kur’an’ın umumunu tahsis, mutlakını takyid eder. Zina edenlere 100 sopa cezası getiren ayet[3]24/en-Nûr, 2. zina eden herkesi içine alan umumî bir ifade taşımaktadır. Bu umumî ifade Sünnet tarafından kimi noktalarda tahsis edilmiş, ihtiva ettiği umumî hüküm, bir kısım zanilere tahsis edilmiştir.
Sünnet’in Kur’an’ın umumunu tahsis, mutlakını takyid edeceği, recm hükmüne itiraz edenler tarafından da zımnen veya açıkça kabul edilmektedir. Söz gelimi “Ey iman edenler! Cuma günü namaz için çağrı yapıldığı zaman…”[4]62/el-Cumu’a, 9. ayetinde “namaz” mutlak olarak zikredilmiş, hangi namaz için yapılan çağrının kastedildiği belirtilmemiştir. Sünnet bu mutlak ifadeyi “Cuma namazı” için yapılan çağrı (ezan) şeklinde kayıt altına almıştır.
Keza 5/el-Mâide, 5. ayetinde zikredilen, “Ehl-i Kitab’ın muhsan kadınları” ifadesinde mü’minlerin kendileriyle evlenmesi helal kılınan kitabî kadınların herhangi bir vasfı belirtilmemiş, yani ifade mutlak bırakılmış, Sünnet, harbî kitabîleri dışarıda bırakarak bu ibahayı zimmî kitabî kadınlarla takyid etmiştir.
“Hırsızlık yapan erkeğin ve hırsızlık yapan kadının… ellerini kesin”[5]5/el-Mâide, 38. ayetinde çalınan malın değeri zikredilmemiş, hüküm umumî olarak bırakılmıştır. Sünnet, çalınan malın değeri 4 dinarın altındaysa el kesme cezasının uygulanmayacağını hükme bağlayarak Kur’an’ın bu umumunu tahsis etmiştir.
Yine aynı şekilde Kur’an’da, evlenilmesi haram olan kadınlar bir bir sayıldıktan sonra, “Bunların dışındaki kadınlar… size helal kılındı” buyurulmuştur. Sünnet, kişinin evli bulunduğu kanının halasını ve teyzesini bu hükümden istisna tutarak ayetteki “bunların dışındaki kadınlar” ifadesinin umumunu tahsis etmiştir.
Dolayısıyla bütün bu konularda Sünnet’in Kur’an’ın umumunu tahsis, mutlakını takyid ettiğini söylerken/kabul ederken, aynı Sünnet’in 24/en-Nûr 2 ayetindeki 100 sopa cezasını bekâr zanilere tahsis etmesine itiraz etmek tutarlı değildir.
Yine zikrettiğim bu hususlar, meselenin “Allah’ın Kitabı’nda eksiklik-fazlalık” bulunması gibi bir bakış açısıyla ele alınamayacak kadar teknik ve hassas olduğunu ortaya koymaya yeterlidir.
Devam edecek.
Milli Gazete – 31 Mart 2012