Muhtelif Meseleler – 15

Ebubekir Sifil2004, 2004 Yılı, Gazete Yazıları, Kasım 2004, Kasım Ayı 2004 OS, Okuyucu Soruları

Soru: Allah her yerde hazır ve nazırdır sözü, sanki o cisim imiş gibi, bir yer kaplıyormuş gibi bir imaj bırakıyor. Haşa bu söz caiz midir, doğrusu ilmi ve kudretiyle her yerde hazırdır ve nazırdır desek daha isabetli olmaz mı?

Cevap: Allah Teala‘ya mekân isnadı konusundaki iki “uç” tavırdan birisi, O’nun her yerde hazır ve nazır olduğunu söylemek şeklinde ortaya çıkmıştır. “Vahdet-i vücut” görüşü ile yakından irtibatlı olan bu yaklaşımın karşısında ise Allah Teala‘nın Arş‘ın üzerinde bulunduğunu, “ilmiyle” her yerde hazır ve nazır olduğunu söyleyenler yer almaktadır.Ehl-i Sünnet Kelam ulemasının kabulü ise Allah Teala‘ya herhangi bir şekilde mekân isnadının caiz/doğru olmadığı şeklindedir. O’nun Arş’ı istiva etmesini, Arş üzerinde mekân tutması şeklinde anlamak, ardından başka problemleri gündeme taşımaktadır. Doğrusu Allah Teala‘nın mekândan münezzeh olduğunu ve ilmiyle her yerde hazır ve nazır bulunduğunu söylemektir.Soru: … Sorum fıkhi bir mesele ama fıkıh uzmanlarına yazınca nedense cevap gelmiyor. Sizin yazacağınızı bildiğim için size soruyorum. (…) www.hilafet.com diye bir dini site var.

Burada Takiyyuddin Nebhani isminde bir alimin 2 ciltlik eserinin 1. cildinde Resulün müçtehit olması caiz değildir diye bir başlık var. İnceledim benim bildiklerime uymuyor. Benimkiler mi doğru yoksa kitaptaki bilgiler mi? Ben biliyorum ki Rasulümüz içtihad etmiştir. Vahyin sükut buyurduğu yerde hata olursa Rabbimiz tebareke ve teala düzeltmiştir. Fakat sitede “Resulün düzeltildiği yerler içtihat hatasından değil evla olanı terk kabilinden işlediği fiillerde itaba maruz kalmıştır Cenab-ı Hak tarafından” deniyor. Ve “Rasulün müçtehit olması caiz değildir” diyor. (…) Benim farklı dini kitaplardaki malumatımsa Resulün de içtihat ettiğini yazıyor.

Doğrusu hangisi? Resuller içtihat ederler mi yoksa müçtehit değiller midir? Cevaplarsanız sevinirim…Cevap: Hz. Peygamber (s.a.v)’in içtihadının caiz ve vaki olup olmadığı konusunda ihtilaf vardır. Usul kitaplarında ayrıntılı bir şekilde münakaşa edilmiş olan bu meselede Ehl-i Sünnet Usul alimlerinin kahir ekseriyeti Hz. Peygamber (s.a.v)’in kendisine vahiy gelmeyen konularda içtihad etmesinin caiz olduğunu söylerken İbn Hazm buna şiddetle karşı çıkmış, hatta Peygamberler‘in, kendilerine vahiy indirilmemiş bir konuda içtihad ederek teşride bulunduğunu kabul etmenin “azim bir küfür” olduğunu söylemiştir. Ayrıca Mu’tezile‘nin çoğunluğu da adem-i cevaz görüşünü benimsemiştir. Onlardan Kadı Abdülcebbâr ve Ebu’l-Hüseyin el-Basrî ise cevaz görüşünü tercih etmiştir.Hz. Peygamber (s.a.v)’in içtihadının caiz olduğunu söyleyenler, O’nun fiilen içtihad edip etmediğinde(içtihadın vukuunda) üç görüş halinde ihtilaf etmiştir: 1. Hz. Peygamber (s.a.v)’in içtihadının mutlak bir şekilde caiz ve vaki olduğunu söyleyenler.2. Vukuu için belli bir zaman geçmesi gerektiği görüşünde olanlar.3. Vukuu konusunda tevakkuf edenler.Konunun detayları ve tarafların delilleri için Usul kitaplarına ve konu hakkında yapılmış müstakil çalışmalara bakılmalıdır.

Soru: “Felâ ve rabbike la yu’minûne hatta yuhakkimûke fîmâ şecere beynehum…” (ila ahiril ayeh)   ayetinin icmal-i mealinde “Hayır, Rabbine andolsun ki; ihtilaflı konularda Resulun a.s. verdiği hükme teslim olmadıkça asla iman etmiş olamazsınız” buyuruluyor. Tam uymasa da ayetin kısa meali buna yakındır malumunuz. Bu ayette Resulün verdiği hüküm derken, sadece sünneti mi  veya sünnetle sabit olan farz ve haramları mı kast ediliyor, yoksa Kur’an da girer mi bunun içine? Çünkü sadece Resule tabi olmaktan bahsediliyor.

Cevap: Soruda zikredilen 4/en-Nisâ, 65 ayeti, mü’minlerin, aralarındaki her türlü ihtilaf ve anlaşmazlık konusunda Hz. Peygamber (s.a.v)’e, O’nun terk-i dünya etmesinden sonra ise Sünnet’e başvurmalarını hükme bağlamaktadır. Buradaki ihtilaf Kur’an ayetlerinin anlaşılması konusunda olabileceği gibi sair konularda da olabilir. Kur’an‘ın murad-ı ilahiye uygun anlaşılmasının ve tatbikinin biricik garantisi Sünnet olduğu için Hz. Peygamber (s.a.v)’in hakemliğini ve belirleyiciliğine başvurmaktan imtina etmek son derece tehlikeli bir tutumdur.

Hz. Peygamber (s.a.v)’e muhalefet edilen meselelerin dinî ağırlığı ve önemi, muhalefetin tehlike oranını da belirler. Bir başka ifadeyle, mübah dediğimiz kategori ile itikadî farz kategorisi arasında muhalefetin tehlikesi bakımından büyük fark vardır.

Milli Gazete – 9 Kasım 2004