Soru.1. “İbadetlerde kıyas cari değildir” ne demektir?
- “Her kıyas içtihattır, lakin her içtihat kıyas değildir” ne demektir?
- Hutbede özür ile veya bila özür kelam etmek namazın sıhhatini bozar mı?
Cevap.1. İbadetlerle ilgili nassların ta’lil edilemeyişi (illetlerinin tesbit edilemeyişi) sebebiyle ibadet ederken neyi niçin yaptığımızı tam anlamıyla açıklayamayız. Nasslarda nasıl bildirilmişse öyle ibadet ederiz. Bu itibarla ibadetlerle ilgili herhangi bir hususun tesbitinde başka alanlarla ilgili nasslara kıyas yapılamaz. Sorudaki tesbit cümlesi bu durumu anlatmaktadır.
- İçtihad dediğimiz faaliyet iki sahada caridir:
- A) Hakkında nass bulunan meselelerde, nassın delalet veçhi ve sübutunun tahkiki konusunda.
- B) Hakkında nass bulunmayan meselelerde kıyas yapmak veya istihsan, örf, mesalih-i mürsele, sedd-i zerayi’ gibi “tali deliller“i işleterek. (Esasında bu tali delillerde de nassların tamamen devre dışı olduğunu söylemek doğru değildir. Bu noktanın ayrıntıları için Usul-i Fıkıh kitaplarına başvurulmalıdır.)
Bu demektir ki kıyas, içtihad faaliyetinin sadece belli bir kısmını teşkil etmektedir. Soruda zikredilen tesbit bu durumu anlatmaktadır.
- Hutbede özürsüz olarak konuşmak mekruh olmakla birlikte Cuma namazının sıhhatine herhangi bir etkisi yoktur.
Soru.1. Nasın haşrolması hakikattir, amenna, lakin hayvanatta dirilecekler mi, buna delil var mıdır?
- Müçtehitlerin içtihatlarının hangisinin musib, hangisinin hata olduğu ahirette tebarüz edecek midir?
- Mecelle tetkik edilir mi, bu kitap kanun kitabı mıdır, yoksa usul-i fıkıh meseleleri mi işlenmiştir?
Cevap.1. Ehl-i Sünnet Akaid kitaplarında, ahirette insan, cin, hayvan… bütün varlıkların diriltileceğine ve aralarında hesap görüleceğine inanmak bir itikat ilkesi olarak kaydedilmiştir. 6/el-En’âm, 38. ayette şöyle buyurulur: “Yeryüzünde yürüyen hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki sizin gibi birer ümmet olmasın. Biz Kitap’ta hiçbir şeyi eksik bırakmamışızdır. Sonra hepsi Rablerinin huzurunda toplanırlar.“
Gerek bu ayet, gerekse ilgili hadisler (konu hakkındaki rivayetlerin topluca zikri için bkz. es-Süyûtî, “el-Budûru’s-Sâfire“, 247 vd.), ahirette hayvanların da diriltileceğini bildirmektedir.
- Bu konuyla ilgili herhangi bir şey bilmiyorum.
- Mecelle, baş tarafında bulunan Kavaid-i Külliye-i Fıkhiyye‘nin (Fıkhî küllî kaidelerin) ardından alışveriş, şirket, borç, sulh, ibra… gibi konularda tesbit edilmiş toplam 1851 maddeden oluşan bir mecmuadır. Bir giriş ve 16 Kitap’tan oluşur; her bir Kitap ayrıca bölümlere, bunlar da fasıllara ayrılmıştır.
Baş tarafta bulunan kaideler, takip eden Kitap’lardaki maddelerin anlaşılmasında ve yorumlanmasında da yardımcı olduğu için oldukça önemlidir.
Fıkhî kaidelerin tesbiti İbn Nüceym ile başlamış, ancak onun ardından cüz’î bazı ilaveler dışında bu alanda kayda değer bir çalışma yapılmamıştır. Hanefî mezhebinin “muamelat” sahasındaki fetvalarının kodifikasyonu ve mukarrer kaideler halinde tesbiti ancak Mecelle ile mümkün olmuştur.
“Kavâid“, Usul ile füru arasında yer alan bir sahadır. Usul‘den hareketle fer’î meselelerin çözümünün mukarrer kaidelere bağlanması, hem konunun ilgililerine büyük kolaylıklar sağlar, hem de oldukça zor bir uğraştır. Bu bakımdan Mecelle bir Usul kitabı olmaktan çok kanun kitabıdır.
“Muamelat” sahasına giren bütün konuları ihtiva etmediği halde –kaleme alındığı dönemden bu yana– ikmali yolunda herhangi bir faaliyet görülmediği dikkate alındığında Mecelle‘nin ne denli önemli bir çalışma olduğu daha iyi anlaşılacaktır. İslam‘ın reformizasyonu/modernizasyonu bahis konusu olduğunda mangalda kül bırakmayanların, Mecelle‘yi –bırakalım “aşma”yı– anlayacak ve yorumlayacak çaptan bile mahrum olduğu bir vakıadır….
Mecelle, ancak konunun uzmanlarının istifade edebileceği bir eserdir. Ali Haydar Efendi tarafından “Düreru’l-Hükkâm” adıyla ve Mes’ud Efendi tarafından “Mir’âtu’l-Mecelle” adıyla şerh edilmiş ise de, yine de alt yapısı olmayanların istifade edebileceğini söylemek zordur.
Not: Bu yılki “okuyucu soruları” serisi içinde cevap bekleyen oldukça fazla sayıda soru birikmiş durumda. Önümüzdeki bir-iki ayı bu sorulara cevapla geçireceğiz. Bu yıl için bu seriyi daha fazla uzatmanın doğru olmayacağını anlayacağınızı biliyorum. İlginize müteşekkirim.
Milli Gazete – 20 Temmuz 2004