Soru
Makaleler bölümünde Fazlur Rahman’ın “Garanik hadisesi” konusunu işlerken şu iki hatasını anlatıyorsunuz:
- “İslamî gelenek” dediği Hadis, Tefsir ve Tarih kitaplarının hiçbirisinde, müşriklerin putlarının (Lat, Menat ve Uzza) övüldüğü cümlelerin Kur’an ayeti olduğu ve sonradan başka ayetlerle nesh edilip değiştirildiği söylenmemiştir. Hatta bu cümlelerin Kur’an ayeti olması bir yana, Hz. Peygamber (s.a.v)’in ağzından çıktıklarını ifade eden güvenilir bir tek rivayet dahi mevcut değildir. Bu, İslamî geleneğe yapılmış büyük bir iftiradır!
- Kur’an açısından bakıldığında böyle bir olayın mümkün ve vaki olduğu konusunda en küçük bir işaret dahi bulmak mümkün değildir. Kur’an, bir ayete önce “ilahî kelam” olarak yer verip, sonra onu “şeytanî ayet” olarak tavsif etmek gibi bir tutarsızlık ve saçmalıktan mutlak olarak beridir. Dolayısıyla bu da Kur’an’a yapılmış daha büyük bir iftiradır!
Fakat Büyük imam, ikinci bin yılın yenileyicisi Imam-ı Rabbani Ahmet Serhendi hazretleri 273. mektubunda o konuyu söyle anlatmakta: “Çoğumuzun bildiği gibi, birgün Seyyid-ül-beşer “aleyhi ve alâ âlihi ve eshâbissalâtü vesselâm” Eshâbı ile oturuyordu. Kureyşin ileri gelenleri ve kâfirlerin şefleri orada idiler. Seyyid-ül-beşer “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” onlara (Vennecmi) sûresini okudu. Onların putlarını anlatan âyet-i kerîmeye gelince, mel’ûn şeytân putları öven birkaç sözü, o Serverin “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” sözüne ekledi. Dinleyenler, bunları da o Serverin sözü sandılar. şeytânın sözlerini âyet-i kerîmeden ayıramadılar. Orada bulunan kâfirler bağırmaya başlıyarak, Muhammed “aleyhissalâtü vesselâm” bizimle sulh yapdı, putlarımızı övdü dediler. Orada bulunan müslimânlar da, okunan sözlere şaşakaldılar. O Server “aleyhissalâtü vesselâm” şeytânın sözlerini anlamadı. (Ne oluyorsunuz?) diye sordu. Eshâb-ı kirâm, siz okurken bu sözler de araya karışdı dediler. O Server “aleyhi ve alâ âlihissalâtü vesselâm” düşünceye daldı ve çok üzüldü. Hemen Cebrâîl-i emîn “alâ nebiyyinâ ve aleyhissalâtü vesselâm” vahy getirdi. O sözleri şeytânın karışdırdığı, bütün Peygamberlerin sözlerine de karışdırmış olduğunu bildirdi. Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerîme arasından çıkardı. Kendi kelâmını sapsağlam yapdı…” Bu konu hakkında bizi aydınlatırsanız seviniriz. Allah daima yardımcınız olsun.
Cevap
İmam-ı Rabbanî (k.s) hazretlerinin –Mektûbât’ın çevirisinden alındığı anlaşılan– sözleri ile benim söylediklerim arasında bir çelişki yok. Yukarıdaki çeviride Mektûbât’ın Arapçasına tam sadık kalındığı söylenemez. Mesela Mektûbât’ta (I, 438), “Mel’un Şeytan, O’nun (s.a.v) kıraatine, orada bulunanların, O’nun kıraatinden zannedecekleri şekilde birtakım kelimeler ekledi…”, “Hz. Peygamber (s.a.v) mel’un şeytanın bu sözlerine muttali olamadı”, “Cebrail (a.s), bu sözün şeytanî bir ilka olduğunu beyan eden vahyi getirdi” dendiği halde, çeviri yukarıda görüldüğü gibi yapılmıştır. Daha da önemlisi, İmam-ı Rabbânî’nin sözleri arasında “Allahü teâlâ, o sözleri âyet-i kerîme arasından çıkardı” gibi bir ifade kesinlikle geçmediği halde, bu cümle bir “mütercim tasarrufu” olarak İmam-ı Rabbânî’ye “şeytan ayetleri”nin ayet-i kerimeler arasına girdiğini ve ancak Allah Teala tarafından çıkarıldığını söyletmiştir!
Kısacası İmam-ı Rabbânî, ilgili ifadelerinde “şeytan ayetleri”nin vahiy kaynaklı olduğuna yahut Hz. Peygamber (s.a.v)’in mübarek ağzından çıktığına dair herhangi bir imada dahi bulunmuş değildir.
Bu örnekten çıkaracağımız ders: Çeviri eserleri okurken daima ihtiyatlı olmalı; özellikle böylesi hassas meselelerde, çevirilere, kanaat oluşturacak derecede itimat etmekten sakınmalıdır. Soru sahibi kardeşime, bu hassasiyeti sebebiyle huzurunuzda teşekkür ediyorum…
Milli Gazete – 16 Aralık 2007