Bir önceki yazıdan devam.
Soru şu: Hz. Ömer (r.a)’in Rıdvan ağacını kestirdiği rivayetine güveneceksek, Rıdvan bey’atında bizzat bulunan sahabîlerin onun yerini “aramalarını” ve “bulamamalarını” nasıl açıklamalıyız? Eğer sahabîler onun yerini aramışsa –ki bunun el-Buhârî ve Müslim tarafından nakledildiğini görmüştük– bu durum, o sahabîlerin o ağaca –teberrük veya hatıra yadı kastıyla– belli bir önem verdiğini gösterir. Esasen Sahabe’nin –Hz. Ömer (r.a) de dahil olmak üzere–, Efendimiz (s.a.v)’in eşyasıyla teberrükü konusunda sahih rivayetler bulunduğunu biliyoruz. Dolayısıyla burada o ağaç sebebiyle Sahabe’nin şirke düşme tehlikesine maruz bulunduğunu ve Hz. Ömer (r.a)’in onları bundan kurtarmak için ağacı kestirdiğini söylemek pek makul görünmüyor.
Öte yandan o ağacı arayan sahabîler –ki Rıdvan bey’atında bizzat bulunmuşlardı–, aradan henüz 1 sene geçmediği halde yerini bulamadıkları halde, Rıdvan bey’atının üzerinden takriben 7-8 sene geçtikten sonra Hz. Ömer (r.a) onun yerini kime/nasıl tesbit ettirdi ve kestirdi? (et-Taberî’nin senedsiz olarak yer verdiği bir nakle göre Hz. Ömer (r.a) hilafete geldikten sonra, ortadan kalkmış olan bu ağacın yerini sormuş, yanındakilerin ihtilaf etmesi üzerine vazgeçip orayı terk etmiştir.)
el-Buhârî ve Müslim, ömrünün sonlarına doğru gözleri görmez olan Câbir b. Abdillah (r.a)’ın, “Bugün gözlerim görüyor olsaydı, ağacın yerini size gösterirdim” dediğini nekletmiştir.[1]el-Buhârî, “Megâzî”, 35; Müslim, a.y. Buradan hareketle İbn Hacer, ağacın yerinin bazı sahabîler tarafından bilinmemesinin tamamen meçhul kaldığını göstermeyeceğini, çünkü Câbir (r.a)’ın, ağacı bizzat müşahede ettiğini ve yerini bellediğini söylemektedir. Ancak bu sadece, Câbir (r.a)’ın, ağacın yerini bulabileceği konusundaki kanaatinin ifadesi de olabilir.
Câbir b. Abdillah (r.a)’ın yerini gösterebileceğini kesin bir dille ifade ettiği, buna mukabil İbn Ömer ve el-Müseyyeb b. Hazn (r.anhuma)’ın, beraberlerinde bulunan sahabîlerle birlikte aramalarına rağmen yerini bulamadıklarını belirttikleri “Rıdvan ağacı”na ne oldu?
el-Buhârî’nin yer verdiği bir varyantta İbnu’l-Müseyyeb’in, Târık b. Abdirrahmân’ın haberine gülerek tepki verdiği belirtilmekte, İbn Hacer[2]Fethu’l-Bârî, VII, 447. ve el-Aynî[3]Umdetu’l-Karî, XVII, 219. de, “İnsanların ileri-geri sözü çok” dediğini belirtmektedir.
Bütün bunlardan çıkan sonucu maddeler halinde şöyle sıralayabiliriz:
- Rıdvan bey’atının altında gerçekleştiği ağaç, bey’atın ertesi yılı da dahil olmak üzere sonraki zamanlarda aranmış, ancak bulunamamıştır. Kaynaklarda da belirtildiği gibi çürümüş, sel tarafından götürülmüş veya başka bir sebeple ortadan kalkmış olan Rıdvan ağacı üzerindeki ilgi uzun yıllar devam etmiş, Câbir (r.a)’ın gözlerinin kör olduğu 70’li, hatta Sa’îd b. el-Müseyyeb’in vefat ettiği 90’lı yıllara kadar sürmüştür.
- Hz. Ömer (r.a)’in bu ağacı kestirdiği rivayetini –münkatı olmasına rağmen–güvenilir kabul edecek olursak şunu söyleyebiliriz: Hz. Ömer (r.a), kimse tarafından teşhis edilemediği, yeri de kestirilemediği halde, bazı insanların Rıdvan ağacı olduğunu ileri sürdüğü başka bir ağacı kestirmiş olabilir. Nitekim Sa’îd b. el-Müseyyeb’in, “Rıdvan ağacı” olduğu düşüncesiyle yanına bir de mescit yapılmış bulunan bir ağacın haberini aldığında nasıl tepki gösterdiğini görmüştük.
- Hz. Ömer (r.a)’in şirke düşebileceği endişesi taşıdığı kimseler varsa, bunların Sahabe’den olması söz konusu değildir. Bunlar olsa olsa İslam’a yeni girmiş cahil/avam tabakası olabilir. Vallahu a’lem.
Milli Gazete – 20 Mart 2006