Başka bir soruya geçmeden önce, geçen üç yazıda dile getirilen hususlarla ilgili kısa bir okuyucu sorusunu sıcağı sıcağına gündeme almayı uygun gördüm. Şöyle diyor okuyucu:
Soru:
Merhaba sayın hocam, Kur’an‘da kadınların aybaşı haliyle ilgili sadece 1 tane ayet var. O da Bakara-222; “Sana kadınların aybaşı halini sorarlar. De ki: O bir ezadır. Aybaşı halinde kadınlardan uzak durun ve onlar temizleninceye kadar kendilerine yaklaşmayın.” Burada kadınların aybaşı halindeyken namaz kılamayacakları ve oruç tutamayacaklarına dair bir emir veya tavsiye yok. Siz yazınızda aybaşı halindeyken orucun terk edilmesinin “emir” olduğunu yazmışsınız. Bu emri hangi ayetten çıkardınız? Beni bilgilendirebilirseniz çok memnun olurum. Saygılarımla.
Cevap:
Bu önemli soru için sahibine teşekkür ederek başlayalım.
Öncelikle kadınların hayız haliyle ilgili ahkâm istinbatında tek başına bu ayetin yeterli olmadığının altını çizmemiz gerekiyor. Zira hayız döneminde “kadınlardan uzak durmak” (i’tizâl) ve “onların temizlenmesi” (taharet) ile ne kastedildiği açık değildir. Bu sebeple meşhur mu’tezilî müfessir ez-Zemahşerî, ayette geçen “i’tizâl” kelimesi hakkındaki izahatını tamamen nakil zemininde yapmayı tercih etmiştir![1]el-Keşşâf, I, 262. Bir sonraki dipnotta zikrettiğim eserinde ez-Zeyla’î bu rivayetin senedi ve kaynağı hakkında herhangi bir şey söylememiş, onun eserini ihtisar eden İbn Hacer de … Continue reading Dileyen, konuyla ilgili olarak diğer tefsir kaynaklarına da başvurabilir…
Bu şu anlama geliyor: Kadınların hayız durumuyla ilgili hüküm bildiren ayet dahi, Sünnet‘in beyanı olmadan tam olarak anlaşılamıyor. Şu anda bizler, kadınların hayız durumuyla ilgili olarak Sünnet‘in ve uygulamanın bilinç atımızda oluşturduğu anlam örgüsüne dayalı olarak bu ayetin ne dediğini anlıyoruz; daha doğrusu anlamakta sıkıntı çekmiyoruz. Ancak Sahabe dönemine gittiğimizde, bu ayetin nüzulünün ardından hayızlı kadınları evin dışına çıkaran, onlarla aynı mekânda yemek yemeyen, uyumayan ve oturmayan insanlar görüyoruz. Ayetin ilk muhatapları, Sünnet‘in beyanı olmadan ayetteki “i’tizal”/”uzak durma, çekilme” emrinden bunu anlıyordu.
Yine aynı rivayete göre[2]Tahrîcu’l-Ahâdîs ve’l-Âsâr (el-Keşşâf hadislerinin tahrici), I, 137. Yahudiler‘in uygulaması böyleydi. Bu ifrat uygulamaya mukabil Hristiyanlar ise tefride gider, hayızlı kadınla cinsel birleşmede bulunmakta dahi bir beis görmezlerdi. Hz. Peygamber (s.a.v), ayetten ne anlaşılması gerektiğini beyan buyurarak bu işkâli ortadan kaldırmıştır.
Bütün bunları şunun için anlattım: Herhangi bir meselenin Kur’an‘da şu veya bu biçimde yer alması, her zaman o meselenin “dinî çözümü”nün bütün boyutlarıyla mevcut olduğu anlamına gelmez. Sünnet‘in Kur’an‘ı beyanı bunun için vazgeçilmezdir ve üstelik Sünnet‘in açıklayıcılığına başvurmak “tercihe bırakılmış” bir husus olmayıp, bizzat Kur’an‘ın emridir! Sünnet‘in hücciyyeti/kaynaklık değeri konusunda kaleme alınmış çok sayıda çalışma konu hakkında yeterli malumatı havi olduğundan, bu nokta üzerinde sözü fazla uzatmaya gerek görmüyorum.
Meselemize gelince; Abdullah b. Mes’ûd (r.a)’un, Hz. Peygamber (s.a.v)’in lanetini Allah Teala‘nın laneti olarak tavsif ettiğini ve bu konuda bir hanımla aralarında geçen muhavereyi biliyoruz.[3]el-Buhârî, “Tefsir”, 59; Müslim, “Libâs”, 120… Zira Hz. Peygamber (s.a.v)’in “Din’in tebliği” bağlamındaki tasarruflarının “Kur’an’ın beyanı“nı da havi olduğu izahtan varestedir.
Eğer Hz. Peygamber (s.a.v)’in hayızlı kadınlara namazı ve orucu bırakmalarını emir buyurduğunu kabul ediyorsak mesele yok. Bu, İslam‘ın biricik mübelliğinin ilahî tasdike mazhar hükmüdür, dolayısıyla “İslam’ın hükmü“dür!
Eğer bunu kabul etmiyorsak, Kur’an‘da da herhangi bir hüküm belirtilmediğine göre bu Din’in, hayızlı kadınların ibadeti konusundaki hükmünün ne olduğu sorusu gündeme gelecektir. “Kur’an’da belirtilmediğine göre insanlar bu konuda serbest bırakılmıştır” tarzındaki “modern keşf”in ciddiye alınır yanı yoktur. Zira hayızlı kadının cinsel ilişkide bulunmasının hükmünü açıklayan bir dinin, konunun “ibadet” yönünü “atlamış”, ya da tercihe bırakmış olmasının açıklaması yapılamaz!
Milli Gazete – 24 Ekim 2015
Kaynakça/Dipnot
↑1 | el-Keşşâf, I, 262. Bir sonraki dipnotta zikrettiğim eserinde ez-Zeyla’î bu rivayetin senedi ve kaynağı hakkında herhangi bir şey söylememiş, onun eserini ihtisar eden İbn Hacer de bu rivayetin kaynağını bulamadığını söylemiştir. |
---|---|
↑2 | Tahrîcu’l-Ahâdîs ve’l-Âsâr (el-Keşşâf hadislerinin tahrici), I, 137. |
↑3 | el-Buhârî, “Tefsir”, 59; Müslim, “Libâs”, 120… |