Soru: Kısmet olursa bu sene hacca gitmek istiyorum. Bu konuda size danışmak istediğim önemli iki şey var.1. Hazlihazırda nakit param bir devlet bankasında vadesiz hesapta dövizdedir, yani faiz işletmiyorum. Ancak geçmişte paramı enflasyona karşı korumak amacıyla bir kaç yıl Türk lirasında vadeli hesapta işlettim ve ayrıca biraz da borsada yatırım yapmıştım. Yani parama faiz ve dolayısıyla haram bulaştı, Allahü Teala affetsin. Hacca gideceğim için aklıma hile-i şer’iyyeye başvurmak geldi.
Babam emekli, üç aylık emekli maaşını aldığında o parayı ondan sabah ödünç alsam, akşama da bendeki parayla iade etsem olur mu (şu anda çalışmıyorum, maaşım olmadığı için kendi maaşımı biriktirerek hacca gitme olanağım yok)? Veya anneme daha önce ev giderlerine katkıda bulunmak ve harçlık olsun diye yine bu bankadaki paramdan düzenli olarak verdiğim ve onun da döviz olarak biriktirdiği bir parası var; bu borç işini onunla da yapabilir miyim?
2. Bir hoca “şu zamanda dünyanın neresinde olursanız olun banka faizi tenzihen mekruhtur, faiz işletebilirsin” dedi. Bu bana biraz mantıksız geldi. Dünyanın hemen bütün ülkelerinde enflasyon % 5’in altındadır, böyle bir ortamda banka faizi herhalde haram olsa gerekir. Enflasyonun yüksek olduğu ve paranın değerinin korunması gerektiği bir ülkede ise haram değilse bile tahrimen mekruhtur diye düşünüyorum. Bu konudaki fikriniz nedir?
3. Hacca Diyanet’le gitmeyi bir çok insan tavsiye etmiyor, özel turla git diyorlar. Maneviyat açısından bir fark olur mu, sizin bana bu yönde bir öneriniz var mıdır?
Cevap: Önce bir noktayı açıklığa kavuşturalım: Soru sahibi okuyucum, parasının şu anda bir devlet bankasında döviz hesabında bulunduğunu ve fakat faiz işletmediğini söylüyor. Kendisi faizle işletmese bile parasını faizle iş gören bir kuruma yatırdığı için, faiz sistemine dolaylı bir katkıda bulunmuş olmaktadır. Öncelikle parasını bu kurumdan çekmeli ve –başka türlü güvenceye alması mümkün değilse– hiç olmazsa faizsiz finans kurumlarını tercih etmelidir.
Soruların cevaplarına gelince:
1. Soruda “hile-i şer’iyye” diye ifade edilen yöntem, elindeki parada mevcut faiz vakıasını ortadan kaldırmaz; esasen bu, gayri meşru bir hiledir ve “Şer’î” değildir. Ebeveyninden veya bir başkasından borç para alıp, vadesi geldiğinde faiz gelirlerinin karıştığı bir paradan bunu geri ödemek, faizi –deyim yerinde ise– “aklamaz.”Burada yapılması gereken şudur: Öncelikle elde mevcut birikimin ne kadarının faiz gelirinden oluştuğunu –şüphe edilen miktarları da dahil ederek– hesaplayıp, o miktarı bir hayır cihetine sarf etmek. Bankaya yatırılan paranın ne kadarının anapara ve ne kadarının faiz geliri olduğunu hesaplamak sanırım çok zor değildir.
Eldeki para bu şekilde temizlendikten sonra kalan miktar (yani anapara) haccın farziyeti için gerekli meblağa ulaşıyorsa bu parayla haccedilebilir.
2. Enflasyonun yüksek olduğu bir ortamda paranın değerini korumak için “faiz” adı altında alınan-verilen fazlalığın gerçekten faiz (riba) olup olmadığı konusu günümüzde tartışılmaktadır. Burada dikkate alınması gereken hususların başında, paranın değerini korumak maksadıyla alınan-verilen fazlalığın kim (hangi özel veya tüzel kişi) tarafından ve nasıl bir işlemle alınıp verildiği sorusunun cevabı gelmektedir.Bu konuda şüpheden kurtulmak için ilke olarak faizsiz çalışan kurum veya kişiler tercih edilmelidir. Zira faizle çalışan kişi ve kurumlarla böyle bir işlem yapıldığında, işlemin kendisinde faiz olmadığı kabul edilse bile, faiz sistemine dolaylı bir katkı sağlanmış olmaktadır. Bundan uzak durmak gerekir.
3. Hac ibadetini (ve elbette diğer ibadetleri) olabildiğince şüpheden uzak bir şekilde eda etmek gerekir. Diyanet‘in, hac sezonundan önce hacı adaylarından topladığı paraları zorunlu olarak faizle işlem yapan bir bankaya yatırdığı bilinen bir husustur. Alternatif bir yol varken faizli muameleye bulaşmamak, tercih edilmesi gereken yoldur. Ancak hac organizasyonu yapan özel firmaların, bu organizasyonu kimsenin mağduriyetine yol açmayacak şekilde yerine getirme konusunda en az Diyanet kadar hassasiyet göstermesi gerekir.
Not: 6.11.2004 (Cumartesi) günü öğleden sonra Sultanahmet fuarında Kayıhan yayınevinin standındayım. Görüşmek dileğiyle…
Milli Gazete – 4 Kasım 2004