Soru
Saygı değer hocam ecel hakkında kafamda netleşmeyen bir çelişki var. Şöyle ki, kitaplardan okuduğumuz bilgilere göre, ecel artmaz eksilmez. Maktul kendi eceli ile ölür. Ecel-i kaza ve ecel-i müsemma diye ayrı ayrı takdirler de yoktur.
Sadakalar, sıla-i rahim ve duâlar ömrü artırır. Bu artma ve eksilme de Ümmül Kitab’da sabittir.
Öyleyse Ahmed bin Hanbel’in Tahâvî’de geçen şu sözü bir çelişki olmuyor mu: “İmam Ahmed (rh.a) kendisine, “ömrün uzun olsun” diye dua edilmesinden hoşlanmaz ve “Ömrün uzunluk-kısalığı (dua veya başka bir şeyle) değişmez” derdi.
Cevap
Ecelin dua veya başka saiklerle değişip değişmeyeceği, ulema tarafından üzerinde hayli görüş beyan edilmiş bir meseledir. Ümm-ü Habîbe (r.anha) validemizin, “Allahım! Beni kocam Resulullah (s.a.v), babam Ebû Süfyân ve kardeşim Mu’âviye ile faidelendir (onlar sebebiyle ömrümü uzat, esenlik ver)” şeklinde dua ettiğini işitince Efendimiz (s.a.v) şöyle buyurmuştur: “Allah’tan, tayin edilmiş eceller, taksim edilmiş rızıklar ve sayılı olarak tesbit edilmiş günler hakkında talepte bulundun. Hiçbir şey vaktinden öne de alınamaz, geriye de bırakılamaz. (Böyle dua etmek yerine) Allah’tan seni kabir azabından veya cehennem azabından korumasını isteseydin daha hayırlı ve efdal olurdu.”[1]Müslim, “Kader”, 32; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 390.
Ehl-i Sünnet, ölüm sebepleri farklı olsa da ecelin değişmeyeceğini söylemiştir. Yani katil tarafından öldürülen bir kimse hakkında,”eğer öldürülmeseydi, yaşayacaktı” demek doğru değildir. Öldürülen kimse eceliyle ölmüştür. Dolayısıyla ne katilin fiili kişinin ecelini öne alabilir, ne de doktorun müdahalesi eceli geciktirebilir.
Mu’tezile ise bunun aksini savunmuştur. Onlara göre maktul kişi katil tarafından öldürülmeseydi, yaşamaya devam edecekti. Ancak bu durumda kişinin –biri katl fiiliyle normal vaktinden önce meydana gelen, diğeri ise katl fiili olmasa devam edecek olan hayatın normal bitiş zamanı olmak üzere– iki ecelinin olduğu gibi bir durum ortaya çıkmaktadır. Bu ise batıldır. Zira Mu’tezile bu görüşü benimsemekle şöyle demiş olmaktadır: Eğer katl fiili olmasaydı maktul daha fazla yaşayacak ve normal eceliyle ölecekti. (Buradaki “ecel”, Allah Teala’nın takdir ettiği eceldir.) Ancak araya katl fiili girdiği için kişi, normal vaktinden daha erken bir zamanda gelen ecelle ölmüş olmaktadır. (Buradaki “ecel” de katil tarafından tayin edilen ecel olmaktadır.) Bu durumda Allah Teala’nın, katil tarafından tayin edilen eceli bilmediği, onun için maktule daha geç bir ecel tayin ettiği ve dahi Allah Teala’nın ilmi ve takdiri dışında bir durumun meydana geldiği gibi bir sonuç ortaya çıkmaktadır…
Burada akla şöyle bir soru gelebilir: Eğer ecelin değişmesi söz konusu değilse, kişiye “ömrün uzun olsun” diye dua etmenin ne anlamı vardır? Yine bu durumda Efendimiz (s.a.v)’in, sadaka veya sıla-i rahim gibi “birr” kapsamına giren amellerin ömrü uzattığını beyan buyurmasını nasıl anlamak gerekir?
Bu sorunun cevabını şu şekilde vermek mümkündür: “Birr” kapsamına giren fiiller, kişinin aslında kısa olan ömrünü uzatıyor değildir. Yani bu filleri işlememesi halinde –diyelim ki– 50 yıl yaşaması takdir edilmiş olan bir kimse, bu filleri işlediği için bu süre 70 yıla uzatılmaktadır diye düşünmek doğru değildir. Bu kimse 70 yıl yaşayacaksa 70 yıl birr kapsamına giren fiiller işlemek suretiyle yaşayacaktır. Onun o fiilleri işleyeceğini bilen Allah Teala, ömrünü de uzun takdir etmiştir. Birr fiiller işlemeyeceğini bildiği kimsenin ömrünü de ondan daha kısa olarak takdir etmiştir.
Buradan şöyle bir sonuç çıkarmak doğru değildir: Uzun bir ömür yaşayan herkes “birr” kapsamına giren fiiller işlediği için uzun yaşamakta, diğerleri ise bu tarz fiiller işlemediği için ömrü kısa olmaktadır. Zira buradaki sebeb-müsebbeb ilişkisi mutlak olarak ömrün kısa veya uzun olmasını tayin eden bir ilişki değildir. Bir başka ifadeyle, pek çok kimsenin ömrü uzun olarak takdir edilmiştir. Bunlar arasında “birr” işleyenler de vardır. Diğerlerinin ömrünün uzun olmasının ise –her birinin kendine mahsus olmak üzere– başka sebepleri vardır. Kısa ömürlüler için de aynı durum söz konusudur. Yani ömrü kısa olan herkes “birr” fiiller işlemediği için ömrü kısa olarak takdir edilmiş değildir. Bunlar arasında gerçekten “birr” fiilleri terk ettiği için ömrü kısa olanlar bulunduğu gibi, başka sebeplerle böyle bir takdirin konusu olanlar da vardır.
Bu bağlamda bir diğer soru da duanın fonksiyonu hakkında akla gelir: Eğer ömür, ecel, rızık değişmiyorsa niçin dua ediyoruz?
Bu sorunun cevabını ve konuyla ilgili diğer hususları haftaya görelim.
Milli Gazete – 19 Nisan 2009
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Müslim, “Kader”, 32; Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, I, 390. |
---|