Bir Mezhebe Uymak

Ebubekir Sifil2005, 2005 Yılı, Aralık 2005, Aralık Ayı 2005 OS, Gazete Yazıları, Okuyucu Soruları

Soru:

Bazı kardeşlerimiz herhangi bir mezhebe bağlanmak farzdır diyor. Ama ben biliyorum ki (eğer yanlış biliyorsam lütfen düzeltin) haram, helal, farz, vacip… bu gibi kavramların bize Kur’an ve Sünnetten gelmesi gerekmez mi? Bir insanın böyle bir şeyi ümmetin önüne dayatarak şu şu mezhebi mutlaka takip etmen şarttır yoksa günahkar olursun deme yetki ve hakkı var mıdır? Varsa hangi ayet veya hadise dayanarak bunu yapar? Bir ara okuduğum Yusuf el Kardavinin Fetvalar isimli kitabında her hangi bir mezhebe bağlı kalınır mı adlı soruda: Bazı İslam büyüklerimizin (İbni Teymiyye v.b) verdikleri hükme göre her kim ki diyor herhangi bir mezhebi takip etmek farzdır derse tevbeye davet edilir; eğer tevbe etmezse boynu vurulur diyor. Bu çelişki nedir; yani kısacası bir mezhebi takip etmenin veya etmemenin hükmü nedir?

Cevap:

İçtihad seviyesinde bulunmayan kimselerin, içtihadları ve içtihad usulü istikrar bulup yerleşmiş mezheplerden birini taklid etmesi, bedihiyyattandır; bunun böyle olduğuna ayrıca delil göstermek gerekmez. Aksi, herkesin doktor, avukat, mühendis… olmasını istemekten farksızdır. 2002 yılının 28-30 Kasım tarihlerinde bu köşede okuduğunuz[1]Bkz. İslam ve Modern Çağ, II, 97 vd. seri yazıda da yer aldığı gibi, pek çok büyük Hadis imamı dahi, onca hadis birikimlerine rağmen belli bir Fıkhî mezhebi iltizam etmişlerdir. Dolayısıyla mesele, “kör taklid” ironisine indirgenemeyecek kadar ciddi ve hassastır.

Mezhep” bir anlama sistemidir. Yaşadığımız hayatın ibadetten muamelata kadar her veçhesi hakkında bilmemiz gereken Fıkhî hükümlerin içinden, ancak belli bir mezhebi iltizam etmek suretiyle çıkabiliriz. Modern hayatın karmaşasına bir de Fıkhî sahada yaşanacak bir karmaşa eklemeye gerek de yok, insanların böyle bir karmaşaya tahammülü de.

Öte yandan, avama fetva vermek durumunda bulunanların, bir mezhebi iltizam edeceğim diyerek fetva soranları sıkıntıya sokmamaları gerekir. Diyelim ki Hanefî mezhebine bağlı bir kimsenin başına şiddetli bir sıkıntı geldi ve o sıkıntıdan, ancak Şafiî mezhebinin içtihadıyla kurtulabiliyor. Müftinin o kişiye bu kolaylığın yolunu göstermesi ve sıkıntısını gidermesi gerekir. Ancak burada da “devamlı surette işin kolay yolunu tutmak” gibi bir yanlışlığa düşmemeye dikkat etmelidir.

İbn Teymiyye‘den nakledilen görüşe gelince, bu konuda şu anda herhangi bir bilgi sahibi değilim. Bildiğim, İbn Teymiyye‘nin, konu hakkında şu tesbitlerde bulunduğudur: “(…) Ümmet’in her kesimden çoğunluğunun üzerinde bulunduğu görüş şudur: İçtihad da icmalî olarak caizdir, taklid de. Bu görüşü benimseyenler, içtihadı herkes için vacip görüp taklidin haram olduğunu söylemediği gibi, taklidin herkes için vacip ve içtihadın haram olduğunu da söylemez. Onlara göre kudreti yeten için içtihad etmek ve içtihaddan aciz olan için (başkasını) taklid etmek caizdir.

“İçtihada gücü yeten kimsenin (başkasını) taklid etmesi caiz midir? Bu konuda ihtilaf vardır. Sahih olan görüş şudur: Bu kişinin, içtihaddan aciz kaldığı meselelerde başkasını taklid etmesi caizdir. Bu kişinin içtihaddan aciz kalması, ya konuyla ilgili muhalif delillerin birbirine denk olması veya içtihad için gerekli zamanın bulunmaması yahut da delilin kendisine zahir olmaması durumlarında söz konusu olur. Aciz kaldığı anda bu kişiye, aciz kaldığı şeyin vücubiyeti sakıt olur ve bu kişi içtihada bedel olan duruma intikal eder ki, o, takliddir. Bu, tıpkı suyla temizlenmekten aciz olma durumu gibidir…”[2]İbn Teymiyye, Mecmû’uL-Fetâvâ, XX, 202 vd.

Milli Gazete – 19 Aralık 2005

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 Bkz. İslam ve Modern Çağ, II, 97 vd.
2 İbn Teymiyye, Mecmû’uL-Fetâvâ, XX, 202 vd.