Cevaplamaya devam ettiğimiz okuyucu sorusunun bir diğer maddesi şöyle:
- “Arap alimleri ve çok İngiliz alimleri “İmam Ebul Hasan Eş’arî’nin el-İbane’si ve Makalatul İslamiyyin sahih bir yolla bize ulaşmamıştır” diyor, bu eserlerin tahrif edildiğini söylüyorlar. Ama yine de bazı yerlerde bu kitaplardan alıntı yapıyorlar. Aynen siz de alıntı yaptınız bir yazıda. O zaman Vehhabiler bu eserleri kullandığında niye karşı çıkıyor ve “el-İbane ve Makalatul İslamiyyin sahih yolla gelmemiştir ve tahrif edilmiştir” diyoruz?”
İmam Ebu’l-Hasen el-Eş’arî’nin Makâlâtu’l-İslâmiyyîn isimli muhalled eserinin eldeki matbu nüshasının güvenilir olup olmadığı meselesi tartışma konusu yapılmıştır, doğrudur. Zâhid el-Kevserî merhum, bu eserin, Haşeviyye taifesinin ileri gelenlerinden birisinin elinde bulunan nüshadan çoğaltıldığına dikkat çekerek, eserin muhtevasında Haşeviyye’nin görüşleriyle paralellik arz eden hususlar bulunduğunu ihtar etmektedir.
Yine o, İmam el-Eş’arî’nin el-İbâne’sinin de aynı şekilde güvenilir bir nüshaya istinat etmediğine dikkat çekmiştir.[1]Bu hususlarda bkz. Mukaddimâtu’l-İmâm el-Kevserî, 178-9; İşârâtu’l-Merâm’a yazdığı takdim yazısı, 7. el-İbâne’nin İmam el-Eş’arî’nin ilk eserlerinden mi, son eserlerinden mi olduğu konusundaki ihtilaf da giderilememiştir. el-Kevserî merhum, İmam el-Eş’arî’nin bu eseri, Ehl-i Sünnet’e intikal ettiği ilk zamanlarda Heşeviyye taifesinden madud el-Berbehârî’ye gönderdiğini, maksadının da bu taifeyi mutedil çizgiye çekmek için, onların görüşleriyle yakınlık arz eden bir muhtevaya sahip olan bu eseri bir basamak olarak kullanmak olduğunu söyler. Keza bu esere sonradan karıştırmalar olduğunu da belirtir.[2]Mukaddimât, 247.
Ancak Vehhabiler bu eserin İmam el-Eş’arî’nin son eserlerinden olduğunda ısrarlıdır. Zira içinde kendi görüşlerine yakın düşen ifadeler mevcuttur.
el-Kevserî merhum burada ilginç bir noktayı gündeme getirir: Bu görüşlerin İmam el-Eş’arî’ye ait olup olmadığının, eğer ona ait iseler, Ehl-i Sünnet’e intikalinden sonraki dönemin başlarına mı, daha sonraki dönemine mi ait olduğunun tesbiti yapılmadan, kesin ifadeler kullanmak doğru değildir. Bu noktaların tesbiti ise, onun eser ve görüşlerinin birinci el nakilcisi olan talebelerinin bıraktığı eserlere bakmakla mümkündür. Bu noktada Ebu’l-Hasen el-Bâhilî ve Ebû Abdillah et-Tâî isimleri önem kazanmaktadır. el-Bâkıllânî, İbn Fûrek, Ebû İshak el-İsferâynî gibi sonraki kuşağın ileri gelen Kelam alimlerinin hocası olan el-Bâhilî ve et-Tâî’nin, İmam el-Eş’arî’nin görüşlerini aktarmak bakımından adı geçen eserlerden daha güvenilir oldukları kesindir.
Bir diğer nokta da şudur: Vehhabiler’i hoşnut eden o görüşler gerçekten İmam el-Eş’arî’ye ait olsaydı, Vehhabiler’in ona karşı daha yakın durması gerekirdi. Ancak İbn Teymiyye’den bu yana “Selefî” çizgide bulunanların İmam el-Eş’arî ile başlarının pek hoş olmadığı bilinen bir husustur..
Ala külli hal bu iki eserin İmam el-Eş’arî’ye aidiyeti konusunda ihtilaf yok ise de, muhtevalarının tamamen ona ait olduğu konusu hala tartışılmaktadır. Dolayısıyla bu eserlerden nakilde bulunurken dikkatli olmak gerekir.
Benim bu eserlerden nakillerde bulunduğum doğrudur. Ancak ben bu iki eseri Haşeviyye taifesinin görüşleriyle paralellik arz eden hususlarda kaynak olarak kullanmamaya özen gösteriyorum. Bu eserlere, bu husus dışında kalan, dolayısıyla tartışma konusu teşkil etmeyen hususlarda atıfta bulunuyorum. İlmîlik adına burada herhangi bir problem mevcut değildir.
Vehhabiler’in bu eserleri kullanmasına itiraz edilmesi, muhtevalarında tartışma konusu olan hususları kullanmaları sebebiyledir. Yani eğer bu eserlere sonradan birtakım eller müdahalede bulunduysa, bu, Vehhabiler’in işine gelir tarzda olmuştur. Onlar da eserlerin bu yönlerini kullanmaktadır. İtiraz bu noktayadır.
Devam edecek.
Milli Gazete – 3 Ağustos 2008