Bir önceki yazıda, Mu’âviye b. el-Hakem (r.a)’den Atâ b. Yesâr kanalıyla nakledilen rivayetin “muzdarib” olduğunu, mana ile rivayet edildiğini, dolayısıyla ihticaca (delil olarak kullanılmaya) elverişli olmadığını ortaya koymaya çalışmıştım. Zikrettiğim hususlardan, mü’min olup olmadığını tesbit için kendisine getirilen cariyeye Efendimiz (s.a.v)’in ne sorduğunu, tek başına o rivayeti veya onun varyantlarından sadece birisini esas alarak ortaya çıkarmak mümkün görünmemektedir. Öyleyse yapılması gereken şey, böyle durumlarda Efendimiz (s.a.v)’in, kendisine getirilen kişiye mü’min olup olmadığını tesbit için ne sorduğunu, benzer vakaları araştırarak tesbit etmektir.
Sahabe‘den eş-Şerîd b. Süveyd (r.a)’den nakledilen rivayet bu konuda bize yol gösterici mahiyettedir. Ahmed b. Hanbel (IV, 222, 388-9) ve İbn Hibbân‘ın (I, 419) rivayet ettiğine göre eş-Şerîd b., Süveyd (r.a), Efendimiz (s.a.v)’e gelerek, annesinin mü’min bir cariyeyi özgürlüğüne kavuşturmasını vasiyet ettiğini, kendisinin de siyahi bir cariyesi bulunduğunu söyler ve onu azat etmekle bu vasiyeti yerine getirmiş olup olmayacağını sorar. Efendimiz (s.a.v) cariyeyi kendisine getirmesini söyler. Cariye gelince Efendimiz (s.a.v), “Rabbin kim?” diye sorar. Cariye “Allah” der. Ardından “Ben kimim?” diye sorar. Cariye “Allah’ın Resulü’sün” diye cevap verir. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v), cariyeyi getiren sahabîye dönerek, “Onu azat edebilirsin, zira o mü’mindir” buyurur.
Bu rivayette zikredilen soruyu ed-Dârimî (“Nuzûr”, 10), hemen aşağıda İbn Ebî Şeybe‘den naklen zikredeceğim lafızla sevk etmiştir. Dolayısıyla eş-Şerîd (r.a) rivayetinin de mana ile rivayet edildiğini söylemek mümkündür.
Benzeri bir olay İbn Ebî Şeybe tarafından (VII, 215) rivayet edilmiştir. buna göre bir adam Efendimiz (s.a.v)’e gelerek annesinin mü’min bir köleyi azat borcu (adağı) olduğunu ve kendisinin de bir cariyesi bulunduğunu söyler. Efendimiz (s.a.v) cariyenin kendisine getirilmesini ister. Cariye gelince “Allah’tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah’ın Resulü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sorar. Cariye “Evet” deyince, sahabîye “Onu azat et” buyurur.
Yine benzeri bir olay el-Hâkim tarafından (III, 258) nakledilmiştir. Bu sefer Efendimiz (s.a.v)’e gelen bir kadındır ve yanında siyahî bir cariye vardır. Efendimiz (s.a.v), mü’min olup olmadığını öğrenmek için cariyeye şu soruları sorar: “Rabbin kim? Dinin ne? Ben kimim? Namaz kılıyor musun? Benim Allah katından getirdiklerimin hak olduğunu ikrar ediyor musun?” Cariyenin bütün bu sorulara olumlu cevap vermesi üzerine “Onu azat et” buyurur.
Ramazan hilalini gördüğünü söyleyen bir adamın mü’min olup olmadığını tesbit için Efendimiz (s.a.v) kendisine şöyle sormuştur: “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Resulü olduğuna şahitlik eder misin?” Adam “Evet” deyince oruca başlanmasını emir buyurmuştur. (Ebû Dâvûd, “Sıyâm”, 14; en-Nesâî, “Sıyâm”, 8; et-Tirmizî, “Savm”, 7; İbn Mâce, “Sıyâm”, 6; Abdürrezzâk, VI, 35; İbnu’l-Cârûd, “el-Müntekâ”, 157; el-Hâkim, I, 297, 424…)
Efendimiz (s.a.v), Yahudi bir anne-babanın çocuğu ölüm hastalığındayken yanına gitmiş ve kendisine “Allah’tan başka ilah bulunmadığına şahitlik eder misin?” diye sormuş, çocuk “Evet” deyince, “Muhammed’in de Allah’ın Resulü olduğuna şahitlik eder misin?” buyurmuş, çocuk yine “Evet” diye cevap vermişti. Bir süre sonra çocuk vefat ettiğinde Efendimiz (s.a.v) ve Sahabe onu yıkayıp defnettiler. (et-Taberânî, “el-Mu’cemu’l-Kebîr“, VIII, 67. el-Heysemî, “Mecma’u’z-Zevâid“de (II, 323) isnadının hasen olduğunu söylemiştir.)
Keza başta el-Buhârî ve Müslim olmak üzere pek çok kaynakta zikredilen İbn Sayyâd kıssasında Efendimiz (s.a.v)’in, İbn Sayyâd‘a, “Benim Allah’ın Resulü olduğuma şahitlik eder misin?” diye sorduğu nakledilmiştir.
Bu örnekler, Efendimiz (s.a.v)’in, karşısındaki kişinin mü’min olup olmadığını tesbit için kendisine “Allah nerededir?” diye sormak yerine, Allah Teala‘nın birliğine ve kendisinin de O’nun kulu ve elçisi olduğuna şahitlik edip etmediğini sorduğunu göstermektedir. “Eynellah hadisi” veya “cariye hadisi” diye bilinen söz konusu rivayet dışında Efendimiz (s.a.v)’in, muhatabının mü’min olup olmadığını ortaya çıkarmak için kendisine “Allah nerededir?” diye sorduğunun nakledildiği bir başka rivayet bilmiyoruz.
Esasen “Allah inancı” gibi bütün hassasiyetlerin başını teşkil eden bir meselede muhtelif raviler ve kaynaklar tarafından birbirinden oldukça farklı lafızlarla aktarılan “muzdarib” bir rivayettense, muhtelif bağlamlarda varit olmuş yukarıdaki rivayetleri ve benzerlerini esas almak akla da, dinî hassasiyete de, Hadis tekniğine de en uygun olan yoldur.
Not: “Kısa bir ara”dan sonra yeniden birlikte olacağız. dualarınızı esirgememeniz ümidiyle Allah‘a emanet olunuz…
Milli Gazete – 12 Ağustos 2004