Bir önceki yazıda, zekât verilecek kimselerin tadad edildiği 9/et-Tevbe, 60 ayetinde geçen “sebîlullah” tabirinin anlam çerçevesine dair eş-Şevkânî ve el-Kınnevcî’nin birbiriyle örtüşmeyen görüşlerini aktarmıştım. Hocanın –dolaylı da olsa– dayanak ittihaz ettiği el-Kasımî, Şeltût ve Yusuf el-Karadâvî’nin görüş ve yaklaşımlarına gelince;
el-Kasımî, tefsirinde Fahruddîn er-Râzî’nin, “Sebîlullah ifadesi, sadece gazilerin kastedilmiş olmasını gerektirmez. Bunun için el-Kaffâl, tefsirinde bazı fukahadan, zekâtın, ölünün kefenlenmesi, kale inşası, mescit yapımı gibi hayır çeşitlerinin tamamına sarfının caiz olduğu görüşünü nakletmiştir” dediğini naklettikten sonra el-Hasen (el-Basrî), Ahmed b. Hanbel ve İshak b. Râhûye ile Sahabe’den İbn Abbas ve İbn Ömer (r.anhuma)’nın, “sebîlullah” tabirinin haccı da ihtiva ettiği görüşünde olduklarını zikreder. Arkasından da buna delalet eden bir hadis ve İbnu’l-Esîr’in, hoca tarafından da nakledilen izahatını aktarır. (el-Hasenu’l-Basrî üzerinde ileride duracağım.)
Ancak bunları söylemeden önce o, “sebîlullah” tabirinin tefsirine başlarken şu ifadeleri kullanır: “… Sonra Allah Teala, “fî sebîlillâh” buyruğuyla cihada yardımı zikretmiştir. Binaenaleyh (bu kalem) cihad gönüllülerine sarf edilir; bu kalemden onlara binit ve silah satın alınır…”
Bu kesin ifadeler el-Kasımî’nin, “sebîlullah”ın anlam çerçevesi hakkındaki kanaatini açık bir şekilde göstermektedir. Bu durumda onun tefsirinde, Fahruddîn er-Râzî’den naklettiği görüşle başlayan ve İbnu’l-Esîr’den iktibasla sona eren ifadelerini, konu hakkındaki farklı görüşleri aktarmak amacıyla yapılmış nakiller olarak görmek durumundayız.
Hocanın, el-Kasımî’nin ifadelerini aktarırken de –tıpkı Fahruddîn er-Râzî’den yaptığı alıntıda olduğu gibi– bir “fakih titizliğinde” hareket etmediği açıkça görülüyor…
Şeltût ise tıpkı el-Kınnevcî’de gördüğümüz gibi “sebîlullah” tabirinin çerçevesini alabildiğine geniş tutmuş, Kur’an ezberi işinin yaygınlaştırılması, hastane yapımı, mescit inşası… gibi hayır çeşitlerine kadar uzanmıştır.[1]Bkz. Fetâvâ, 102-3; el-İslâm Akîde ve Şerî’a, 104-5.
Dolayısıyla el-Kınnevcî’nin yaklaşımını aktarırken söylediğim gibi hocanın, Şeltût’un yaklaşımını da delil ittihaz etmesi tutarlı görünmüyor. Zira hoca, “sebîlullah” tabirinin içini doldururken belli bir sınır gözetiyor; Şeltût ise neredeyse bütün hayır çeşitlerine uzanıyor.
el-Karadâvî’ye gelince, hocanın, bu konuyla ilgili yazdıklarının hemen tamamını ondan aldığı anlaşılıyor. Öncelikle el-Karadâvî’nin, bu konuda mezheplerin görüşünü zikrederken İmam Ahmed b. Hanbel’den nakledilen, “sebîlullah” tabirinin hacıları da kapsadığı görüşünün dayanağını teşkil eden iki rivayeti taz’if ettiğine dikkat çekelim. (eş-Şevkânî’nin tavrı üzerinde dururken, Neylu’l-Evtâr’da bu rivayetlerin zaaflarını belirttiğini zikretmiştim.)
Arkasından, dört mezhebin şu üç noktada ittifak ettiğini belirtir:
- Cihad, “fî sebîlillah” kapsamındadır.
- Harcama, mücahidlerin kendilerine yapılır. Cihad için gerekli araç-gereç ve diğer hususlar için harcama yapılıp yapılamayacağı ihtilaflıdır.
- Baraj, köprü, mescid, okul… gibi sosyal konularda zekât fonundan harcama yapılamaz.
el-Karadâvî’nin kendi tercihini, gerekçelerini ve değerlendirmesini gelecek yazıda ele alalım.
Kaynakça/Dipnot
↑1 | Bkz. Fetâvâ, 102-3; el-İslâm Akîde ve Şerî’a, 104-5. |
---|