Yeni Hadis Metodolojisi Arayışlarına “Taze” Bir Katkı Denemesi Üzerine-3

Ebubekir Sifil2005, Gazete Yazıları, Ocak 2005

Özemre hocanın yine doğrudan Hz. Peygamber (s.a.v)’e atfen zikrettiği bir diğer rivayet daha var: “İlim kazanmak her müslümana farzdır; fakat ehil olmayana bir şey öğreten kimse: mücevherleri, incileri, altınları domuzların boyunlarına takan kişiye benzer.

“Kaynak olarak da es-Süyûtî‘nin “el-Câmi’u’s-Sağîr“inin muhtasar tercümesi ve şerhini vermiş.Ne var ki es-Süyûtî bu rivayetin sonuna da “zaaf alameti” olan “dat” harfini koymuş [1]el-Câmi’u’s-Sağîr“, “Feydu’l-Kadîr” ile birlikte, IV, 267.

el-Münâvî‘nin de birçok Hadis aliminden naklen belirttiği gibi bu rivayetin bütün tarikleri zayıftır. Onun hasen olduğunu söyleyenler de, bu tariklerin birbirini takviye edeceği ve bunların mecmuundan bir kuvvet hasıl olacağı düşüncesinden hareket etmiş olmalılar…

Hadis Metodolojisi konusunun ele alındığı bir makalede ihticac amacıyla zikredilmiş hepi topu 4-5 rivayetin durumu bu olunca gülmek mi, yoksa ağlamak mı gerekir, doğrusu karar veremiyor insan…Usul-i Hadis kriterlerinin –kendi ifadesiyle– “isabetsiz, sakat veya sübjektif yahut hepsi birden” olduğu tezini isbatlamak için Hocanın ele aldığı rivayetlerin bir kısmına –daha önce de belirttiğim gibi– Abdullah Feyzi Kocaer tarafından cevap verildiği için burada onları tekrar bahis konusu yapmayacağım.

Geriye kalan rivayetlerden birisi ve Hocanın söyledikleri şöyle:”Burada da objektif bir metodoloji yerine sübjektif bir otoriteye rücu’un ağır basmakta olduğu gözlenmektedir. Sahîh denilen hadîs kitaplarında yer almış olan aşağıdaki rivayet örnekleri hadîs kitaplarının Kur’ân gibi “lâ raybe fih” (II/2) olamıyacaklarının ve bu rivâyetleri hadîs ve dolayısıyla Resûlullâh’ın Sünneti diye kabûl etmeden önce Kur’ân’ın tavsiyesine uyarak Akl’a rücû’ etmenin zarûretine ışık tutmaktadırlar. Bu bağlamda:”1) Müslim ve Tirmizî’de: “… Asıl müflis, kıyâmet günü namazı ile, orucu ve zekâtı ile gelir, öte yandan,şuna buna hakâret etmiş, iftirâ atmış, birinin malını yemiş, öbürünün kanını akıtmış ve falanı dövmüş olarak gelir.

Yaptığı iyilik ve sevapları işte böylece ona buna dağıtılacaktır. Borcu ödenmeden sevapları biterse, bu defa onların günahlarını kendisi yüklenecek ve sonra da cehenneme atılacaktır” şeklinde yer almış olan rivâyeten azından son cümleli açısından Hz. Resûl’ün söylemesi imkân dışı olan uydurma bir rivâyettir; çünkü “kimsenin bir başkasının günâhını yüklenmeyeceği” hakkındaki En’âm/164, İsrâ/15, Fâtır/18, Zümer/7 ve Necm/38 numaralı Kur’ân âyetlerine muhâliftir.”Hocanın, hadislerin sıhhat tesbitinde –mevcut şayiadan ne anladıysa onu ortaya koymak amacıyla– diline doladığı “Kur’an’a uygunluk” söyleminin ne kadar tutarsız biçimde örneklendirildiğini göstermesi bakımından yukarıdaki satırlar doğrusu şayan-ı dikkat.Pek çok kere vurguladığım gibi bu söylem, Sünnet‘in kökünün kazınması anlamına gelecek girişimlere kapı açmakta alabildiğine kullanışlı. Kur’an ayetlerine hakkıyla vukufiyet, hadislerin Kur’an‘a uygun olup olmadığını tesbit ameliyesinin gereği gibi yerine getirilmesinin olmazsa olmaz şartıdır.

Herhangi bir hadisin zahirinin, herhangi bir ayetin zahiriyle çeliştiği kanaatine varmakla bu söylemin içi doldurulmuş olmaz. Kur’an ayetlerinin yapısına, mantuk ve mefhumuna ve daha da önemlisi “Müşkilu’l-Kuran” sahasına nüfuz etmeden bu işin içinden çıkmaya çalışmak, insanın başına büyük sıkıntılar açar. Üzerinde müstakil kitap çalışması yapmayı gerektirecek kadar önemli boyutlara sahip olan bu meselede sözü daha fazla uzatmadan problemi somutlaştıralım:

Hocanın “çelişki” anlayışını esas kabul edersek, aşağıdaki ayetler, hocanın bahse konu hadisin uydurma olduğunu isbatladığını düşündüğü ayetlerle çelişmektedir:”Ve öyle bir fitneden sakının ki, içinizden yalnız zulmedenlere dokunmakla kalmaz.” (8/el-Enfâl, 25)

Böylece kıyamet günü kendi günahlarını tam olarak yüklendikten başka, bilgisizlikleri yüzünden saptırdıkları kimselerin günahlarından bir kısmını da yükleneceklerdir.” (16/en-Nahl, 25)”Gerçek şu ki onlar, mutlaka kendi ağırlıklarını ve o ağırlıklarla birlikte daha birçok ağırlıkları yüklenecekler…” (29/el-Ankebût, 13)

Üstelik, “kimse başkasının yükünü/günahını yüklenmez” gerekçesiyle söz konusu hadisin uydurma olduğunu söylemek de tutarlı değildir. Zira o hadiste bir kimseye başkasının günahının “haksız yere” yükleneceği anlatılmamaktadır. Birini dövmüş, öbürünün malını yemiş, berikinin kanını akıtmış bir kimse söz konusudur ve mağdur ettiği insanların mağduriyeti o kimse üzerinden giderilmek durumundadır.

Esas haksızlık, başkasının hakkına tecavüz etmiş bir kimsenin –ki kul hakkına girmiştir ve burada hak sahibi hakkını “bir şekilde” ama “mutlaka” alacaktır–, bu davranışına mukabil mağdura herhangi bir bedel ödemeden bırakılmasıdır…Devam edecek.

Milli Gazete – 15 Ocak 2005

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 el-Câmi’u’s-Sağîr“, “Feydu’l-Kadîr” ile birlikte, IV, 267