Doktora görüşmesi için Ramazan’dan önce Konya’daydım. Değerli dostum Fikret Karapınar, faaliyetlerine 1 yıl önce başlamış olan Yediveren yayınevinin 4 kitabını hediye etme inceliğini gösterdi. Kendisine.bir kere de buradan teşekkür ediyorum. O gece otelde kitapları şöyle bir karıştırdım. Ankara’ya döndükten sonra Ramazan boyunca fırsat buldukça bu kitaplara kapandım. Gerçekten de her biri, sahasında önemli boşlukları dolduran bu ciddi çalışmalar için yazarlarını da gönülden tebrik ediyorum.
Yediveren, çok yerinde bir girişimle İlahiyat Fakültesi’nde yapılan tezleri veya akademik formasyonlar etrafında şekillenen çalışmaları neşretmiş. Yayın çizgisini bu şekilde sürdüreceği anlaşılan yayınevinin yetkililerini kutlamadan geçemeyeceğim.
Gerek –ileride son (Güz-2002) sayısı üzerinde detaylı olarak duracağım– Marife marifetiyle, gerekse Yediveren’in isabetli seçimleriyle, ülkemizde uzun süredir ilmî “etkinlik” bağlamında şikâyet konusu olan “tek boyutlu hegemonya”nın aşılması sürecine hayatî katkılar sağlayan, hatta bu ağır yükü büyük ölçüde tek başına omuzlama cesaretini gösteren Konya İlahiyat’ın muhterem hocalarını ve gayretli genç öğretim kadrosunu yürekten alkışlıyorum.
Doç. Dr. Cem Zorlu, İslam’da İlk İktidar Mücadelesi adlı çalışmasını, ilk halife Hz. Ebû Bekr (r.a)’in hilafete geliş sürecine tahsis etmiş. Hz. Peygamber (s.a.v)’in vefat hastalığına yakalanmasından başlattığı çalışmada, Muhacirun ile Ensar arasında Benû Sa’îde gölgeliğinde halife seçimi konusunda yapılan toplantıyı ve Halife seçiminin ardından biatını geciktiren şahısların durumunu alabildiğine teferruatlı bir şekilde ele almış. Çalışmanın en önemli özelliklerinden birisi –benim de uzun süredir not tuttuğum– bir konuyu açıklığa kavuşturmuş olması: Hilafetin Kureyşîliği. Bilindiği gibi Prof. Dr. M.S. Hatiboğlu hoca, o meşhur tezinde, söz konusu toplantıda Hilafetin Kureyş’te olacağını ifade eden herhangi bir hadisin gündeme gelmediğini söylemiş ve onun bu çalışması, ulema tarafından “mütevatir” olarak nitelenen hadislerin bile “uydurma” olabildiği tezine önemli bir kapı açmıştı. Oysa Zorlu’nun da tesbit ettiği gibi o toplantıda bu rivayet gündeme gelmiş, hatta ortalığın durulmasında en büyük rolü oynamıştır. (Ancak burada çözülmesi gereken bir problem bulunmaktadır: Sa’d b. Ubâde (r.a) bu rivayetten haberdar olduğu halde biat etmemekte niçin direnmiştir?)..
Muhittin Uysal’ın Tasavvuf Kültüründe Hadis isimli çalışması, 10 temel Tasavvuf eserinde bulunan zayıf, uydurma veya kaynağı bulunamayan rivayetlere tahsis edilmiş. Yoğun emek mahsulü olduğu hemen anlaşılan bu çalışmasında, Tasavvuf-Hadis münasebeti konusunda izlediği ciddi, dengeli ve tutarlı yaklaşım gözden kaçmıyor.
İbrahimî Dinlerde Mesih’in Dönüşü” adlı araştırmasına “Mesih” kavramı hakkında etraflı bir araştırma ile başlayan, ardından Hz. İsa (a.s)’ın Ref’ ve nüzulü konusuna giren Sami Baybal, konu hakkındaki iki zıt tavrı akademik ciddiyet içinde delilleriyle tartışıyor ve neticelendiriyor. Tartışmanın taraflarından yaptığı geniş nakiller sadece eski alimlerle sınırlı tutulmayıp çağdaş araştırmacılardan da aktarmalar yapılması sebebiyle ayrı bir önem arz ediyor.
Mehmet Birekul ve Fatih Mehmet Yılmaz’ın Peygamber Günlerinde Sosyal Hayat ve Aile isimli müşterek çalışması, Asr-ı Saadet hakkında fıkhî, sosyolojik ve kültürel fotoğraflar vermesiyle gerçekten önemli bir boşluğu dolduruyor.
Haklarında söylenebilecek pek çok şeyi bu sütunun sınırlı hacmi dolayısıyla hazfetmek zorunda kaldığım bu çalışmalar ve yakında neşredileceği duyurulan diğer kitaplar için e-mail: [email protected]; Tel: 0332. 350 91 05.
Milli Gazete – 12 Aralık 2002