Tesbit 1: İslam tarihi boyunca Sünniler’le Şiiler arasında kalıcı, kapsayıcı bir uzlaşı sağlandığı görülmemiştir. Taraflardan hiç birisi, ayrışmaya vücut veren temel kabullerinden vaz geçmemiştir.
Tesbit 2: Sünniler’le Şiiler arasındaki ayrışmanın “esasa müteallik” olmadığı tesbiti hatalı bir genellemedir ve ayakları yere basan bir tesbite dayanmamaktadır. Bu iki kesim arasındaki ihtilafların bir kısmı “esasa müteallik”tir; yani “fıkhî ihtilaflar” türünden değildir. Aksi olsaydı ayrışmanın varlığını tarih boyu devam ettirmesi mümkün olmazdı. (Meselenin kitabî münakaşası ayrı yazıların konusudur.)
Tesbit 3: Bu iki kesim arasında tarih içinde zaman zaman çatışmalar olduğu malumdur. Şu anda yaşananların bu tarihsel gerçek ile temas noktaları bulunması da anlaşılabilir bir durumdur.
Tesbit 4: Ancak bu durum, Sünniler’le Şiiler arasındaki ilişkinin, ya da adına her ne diyeceksek, her zaman “çatışma” tanımında olduğunu göstermez. İnanç ve kabullerinde berdevam olmakla birlikte bu iki kesim her zaman çatışmamıştır. Herkesin kendi dünyasında kendi doğrularını yaşadığı dönemler, çatışma dönemlerinden elbette çok daha uzun ve baskındır.
Tesbit 5: “Sünni” ana başlığı altında yer alanların tümü aynı karakterde olmadığı gibi, “Şii” ana başlığı altında yer alanların tümü de aynı karakterde değildir. Dolayısıyla “Sünniler şöyledir” veya “Şiiler böyledir” gibi genellemeler yapmaktan kaçınmak gerekir.
Tesbit 6: Tesbit 6: Irak işgalinin ilk aşamalarında rastlanmaz iken, bilahare kendini gösteren ve son zamanlarda iyice tırmanışa geçen Sünni-Şii çatışmasını işgalci Emperyalistlerin en azından körükleyip desteklediği asla unutulmamalıdır.
Tesbit 7: Bu iki kesim arasında yaşananlar tam da işgalci Emperyalistlerin ve İsrail’in beklentileri ile örtüşmektedir. Bu gün, şu anda, yaşanan çatışmaların gerekçesini konuşmanın, bu noktaya yoğunlaşmanın kimseye bir faydası yoktur. Her iki kesimden inisiyatif sahiplerinin, geriye dönüp bakmadan, suçlu aramadan ve yargılamaya gitmeden bu “kör döğüşü”nü mutlaka durdurmaları gerekir.
Tesbit 8: Bu iki kesimin çatışmadan yaşaması için aralarındaki ihtilafı nihai olarak çözmesi şart değildir. Tarafların birbirlerini kendi saflarına çekmeye çalışmaksızın bir arada yaşamanın şartlarını ve imkânlarını konuşması ve asgari noktalarda anlaşmaya varması mümkündür. Sadece tarihsel tecrübemiz değil, yukarıda zikrettiğim türden çatışmaları tarih boyunca yaşamış Avrupa ülkelerini bir araya getiren AB projesi de bu tesbiti doğrulamaktadır.
Tesbit 9: Sünniler’le Şiiler arasında yaşanan bu çatışmanın lokal sınırları aşıp –Allah korusun– “bölgesel” bir çatışmaya dönüşmesi Müslümanlar’a hiçbir şey kazandırmaz. Böyle bir savaşın galibi olmaz ve bedeli hiçbir şeyle ödenmez!
Tesbit 10: Hikmetli, firasetli ve basiretli davranış, Sünniler’le Şiiler arasındaki ihtilafları şu aşamada devamlı surette gündemde tutmaktan kaçınmayı gerektirir. Zira bu tutum, sürtüşmeyi yeni alanlara taşımakta, oralarda da giderek bir “çatışma” yaşanmasına zemin hazırlamaktadır.
Milli Gazete – 29 Ocak 2007