“Şeyhu’l-Muharririn” lakabıyla anılan Burhan Felek‘in, Cumhuriyet gazetesinden Sebilürreşad dergisi (cilt: III, sayı: 70, s. 315 vd., Ocak-1950) tarafından alıntılanan “Osmanlı İmparatorluğunun Yerine Yakınşark Siyasi Federasyonu” başlıklı yazısı önümde. Çarpıcı tesbitlerini yorumzus olarak aktarıyorum:
“Adına Osmanlı İmparatorluğu deyiniz, Türk İmparatorluğu deyiniz, ne derseniz deyiniz, Meşrutiyetten evvel elimizde bulunurken bu harbde mağlublar arasına karışmış olduğumuz için tasfiyeye uğramış olan İmparatorluğun siyasi bir zaruretten doğmuş devletlerarası lüzumlu bir unsur olduğu, daha tasfiyesinden 30 sene geçmeden hergün anlaşılıyor. İçimizde bu İmparatorluğun tasfiye edilmiş olmasından memnun olan veya öyle görülenler vardır. Meşrutiyetten bu yana kırmakla bitiremediğimiz siyasi potlar ve her fırsatta milleti harbe sürüklemek meylindeki kabadayılıklar neticesinde dört milyon kilometre kare genişliğindeki Osmanlı İmparatorluğu kırpıla kırpıla 800 bin kilometreye indiği zaman büyük bir konağı idare edemeyen pasaklı kadının küçük bir eve sıkışınca gösterdiği sevince benzer marazi bir sevinç gösterdik. Halbuki bu millet İmparatorluk kurmuş ve onu idare etmiş bir milletti. Ne ise bunları siyasi hatalarımızı itiraf edebileceğimiz devir gelince tarihçiler elbette çocuklarımıza anlatacaktır. Onlar anlatmasa dünya, tarih ilmi bunu söyleyecektir.
“Şöyle etrafımızda olup bitene bakınız. 25-30 senedir dünyayı biteviye endişeye düşüren, hatta harp çıkmasına sebep olan bölgeleri hep Osmanlı İmparatorluğu‘nun vilayetleri değil midir?
“Gerçi bizden ayrılmış oylan bu memleketler, istiklal şarabının hala sarhoşluğu içindedir ve hiçbir millet “beni başkaları idare etsin. Başkaları korusun” diyemez. Lakin 1900 tarihinden beri bu imparatorluk haritası üzerinde olup bitenlere bakınız.
“Traplusgarp, Balkan Harpleri… 1914 Cihan harbi… ve bu harblerdeki mağlubiyetimiz neticesi kurulan yeni yeni devletçikler… müstemlekeler.
“Traplusgarp rahat etti mi? Birinci Dünya Harbi Bosna‘da çıkmadı mı? Makedonya, Arnavudluk, Bulgaristan bir lahza huzurlu oldu mu?
“Osmanlı Devleti‘nin Bağdad, Basra, Musul, Haleb, Hicaz vilayetleriyle Kudüs mutasarrıflığında dökülen kanlar, çıkan iğtişaşlar (karışıklıklar) hala dünya milletlerini işgal etmiyor mu?
“Anladık, buraları fena idare ettik. Lakin benim bir güzel saati fena kullanıp kırmaklığım, o saatin lüzumsuzluğunu mu gösterir? Bu İmparatorluk öldü. Dün Filistin‘de, Lübnan‘da, bugün Suriye‘de olup bitenler, yarın için ufukta beliren Haşimi–Vehhabi çarpışması hep bu eski vilayetlerimizde oturan halkın sükûn ve rahatını bozan hadiselerdir. Karışıklık, ihtilal ve harble hiçbir memleket mamur olmaz ve nihayet kendi kendine yetmeyen küçük hacimde siyasi istiklaller daima beynelmilel ihtilatlar (karışıklıklar) yapan merkezler olmaya mahkûmdur.
“Bütün bu havalide görülen ağrılar ve sancılar, tarihin, içeriden ve dışarıdan idaresizlik ve Osmanlı İmparatorluğu yerine bir Yakın-şark siyasi federasyonu doğuracağına dair emarelerdir. Bu faydalı çocuk ne zaman doğar, onu bilmeyiz. Ama doğması mukadder ve dünya rahatı namına elzemdir.”
Burhan Felek‘in yazısı burada bitiyor. Elbette kendi döneminin konjonktürü göz önünde bulundurularak kaleme alınmış bir yazı bu ve günümüz için çok fazla bir şey ifade etmeyen kimi tesbitler ihtiva ediyor. Ancak ana hatları itibariyle sağlıklı bir projeksiyon olduğu görülüyor. Özellikle yazıdaki bazı ülke/yöre isimlerini çıkarıp yerine bugünün gündemindeki isimleri koyduğunuz zaman…
Milli Gazete – 17 Nisan 2004