Namazın ehemmiyetini vurgulayan pek çok ayet ve hadis yanında, bu temel ibadetin terki ile küfür arasında irtibat kuran rivayetler sebebiyle namazı terk eden kimsenin kâfir olacağı tarih boyunca birçok kesim ve kimse tarafından söylenmiştir. Özellikle Ehl-i Hadis‘in bir kısmı, –önemli detayları bulunduğu için burada söz konusu edilemeyecek kadar geniş ve hassas olan– iman-amel münasebeti konusunda “amel imanın parçasıdır” tarzında formüle edebileceğimiz görüşü benimsedikleri için namaz kılmayan kimsenin, “imanın aslından olan” bir temeli ihmal ettiği için küfre düşeceğini ileri sürmüşlerdir.
Büyük Hadis alimlerinden Şafiiyyü’l-mezhep olan es-Sehâvî, meşru bir özrü olmaksızın namazı terk eden kimsenin durumu hakkında şunları söyler: “Namazı özürsüz olarak terk eden kimse hakkında birçok hadiste “küfür” nitelemesi kullanılmıştır. (…) el-Münzirî, Sahabe‘den bir cemaatten de bu doğrultuda görüşler nakletmiştir. Hatta ondan önce, Tabiun‘dan olan Abdullah b. Şakîk bu doğrultuda konuşmuş ve şöyle demiştir: “Hz. Muhammed (s.a.v)’in ashabı (Allah onlardan razı olsun) namaz dışında herhangi bir amelin terkini küfür olarak görmemiştir.”
“Ne var ki bütün bunlar, zahirî anlamlarıyla ancak namazı, farziyetini inkârla terk eden kimseye hamledilir. Bu kimse Müslümanlar arasında doğup yaşamış birisi de olsa durum değişmez. Çünkü bu durumda o kimse, Müslümanlar‘ın icmaıyla kâfir ve mürted olur. (…)
“Herhangi bir özrü yokken, tembellik ettiği için namazı terk eden ve fakat namazın farziyetine inanan kimseye gelince, bildirdiği hükmü çoğunluğun kesin bir dille ifade ettiği sahih nasslar gereğince böyle kimse tekfir edilmez…” (el-Ecvibetu’l-Mardıyye, II, 817 vd.)
es-Sehâvî‘nin altını çizdiği sahih nasslardan birisi, İmam Mâlik, İmam Ahmed, Ebû Dâvûd, en-Nesâî, İbn Mâce, el-Humeydî ve daha başkalarının rivayet ettiği şu hadistir: “Allah’ın farz kıldığı beş vakit namazı kim güzelce abdest alarak vakitlerinde kılar, rükûuna ve huşuuna tam olarak riayet ederse, onu bağışlamak Allah için bir ahittir. Bunu yapmayan kimse için ise Allah’ın bir ahdi yoktur; dilerse kendisini bağışlar, dilerse azap eder.”
İbn Teymiyye de konuyla ilgili yazdıklarında, namazı özürsüz olarak terk eden kimsenin hapsedilip öldürülmesi durumunda kâfir ve mürted olarak mı, yoksa fasık olarak mı öldürülmüş olacağı konusunda İmam Mâlik, İmam eş-Şâfi’î ve İmam Ahmed‘den iki farklı görüş geldiğini kaydeder. (Mecmû’u’l-Fetâvâ, XXII, 48)
Öte yandan namazın terkini küfürle ilişkilendiren rivayetler mutlak olarak ve zahirî anlamlarıyla esas alınacak olursa, ömründe bir vakit namazı özürsüz terk etmiş olanların bile küfre girdiğini söylemek gerekecektir. Eğer bunu iddia etmek doğruysa şu anda yeryüzünde kaç mü’min bulunduğunu söyleyebiliriz?
(Devam edecek)
Milli Gazete – 9 Ekim 2003