Aynı doğrultudaki birkaç soruda kitap ve yazar tavsiyesi isteniyor. Bunlardan bazılarında da birkaç isim zikredilerek Ehl-i Sünnet‘e aykırı düşünce ve görüşlere sahip olup olmadıkları soruluyor. Bu doğrultudaki sorulara toptan cevap vermeyi tercih ettiğim için bazılarını bugüne kadar beklettim. Umarım soru sahipleri haklarını helal eder…
Kitap ve yazar tavsiyesi konusundaki taleplerle oldukça sık karşılaşıyorum. Hemen hepsine verdiğim cevap aynı ve galiba çoğunlukla garipseniyor. Öyle de olsa doğruluğundan emin olduğum için burada da aynı cevabı tekrarlayacağım.
Bence bu tür bir talepte bulunan kişinin yaşı, eğitim durumu, birikimi, ilgi duyduğu konular… hakkında yeterli malumata sahip olunmadan kitap ve yazar tavsiyesinde bulunmanın, hastaya rast gele ilaç önermekten farkı yok. Birisinin çok beğendiği, derdine derman bulduğu bir kitap bir başkası için ilgi çekici olmayabilir, hatta zararlı olabilir. Yahut olur ki karşınızdakine, seviyesinin çok altında bir eser tavsiye edersiniz, faydası olmaz; veya istiap haddinden fazlasını yüklersiniz, taşıyamaz.
Aklınıza gelen her konuda her seviyeden yüzlerce, binlerce kitap… Dolayısıyla soruyu garip karşılama hakkım yok. Böyle bir bombardıman karşısında yanlış bilgilenme endişesi taşımak her sorumlu insan için son derece doğal. Ama benim de işimi kolaylaştırmak bakımından bu tür taleplerde bulunan kardeşlerimin, yukarıda zikrettiğim noktalarda kendilerini tanıtıcı malumat eklemeleri ve sahayı mümkün olduğunca dar tutmaları gerekiyor. Bundan birkaç yazı önce, bir okuyucumun Tefsir sahasında eser tavsiyesi talebi olmuştu. Kendisine eser ismi vermekte bir beis görmedim. Bunu yaparken de bazı noktaların altını çizmeye çalıştım.
Elbette beğenerek okuduğum, aydınlatıcı ve tavsiyeye şayan kitaplar yok değil; hatta çok… Ama kaç kitabın içindekilere yüzde yüz kefil olabilirim? Ve bunlardan kaçı tavsiye isteyenlerin aradığı şeyleri ihtiva eder?
Esasen –bazılarına oldukça ters gelse de– kitap okuma ve bilgilenme arzusunun bu denli “köpürtülmüş” olması bana hep sağlıksız bir durum olarak göründü. Bu konudaki düşüncelerimi daha önce de birkaç kere yazdım. Bazıları cehaleti terviç ve teşvik ettiğimi düşünerek, “Allah ve Resulü ilim öğrenmeye teşvik ederken sen “öğrenmeyin” diyorsun” türünden itirazlar getirdi. Oysa benim yapmaya çalıştığım şey, sistemsiz ve sağlıksız bilgilenmenin ve sadece “bilgilenme”nin sakıncalarına dikkat çekmekten ibaret. Disiplinize edilmemiş bilginin “kör kurşun” olduğunu biliyorum çünkü; ne zaman, nerede kimi vuracağı gerçekten belli olmuyor…
Şunu da eklemem gerekiyor: Bu söylediklerim münhasıran İslamî disiplinler için geçerlidir. Yaygın yanlış, bu sahada yüzeysel bilgi kırıntıları üzerine kanaat bina etmek ve sonra da cedel meydanına atılmak şeklinde tezahür ediyor. En çetin meselelerden, en basit fer’iyyata kadar her şeyi tartışma gündemine taşınmış olarak buluyoruz sonra. Bu sağlıklı bir durum mudur?
Milli Gazete – 27 Aralık 2003