İmam Ebû Hanîfe, el-Âlim ve’l-Müte’allim’de şöyle der: “Allah Teala içki içen kimsenin kırk gün veya kırk gece namazını kabul etmez” sözünün açıklamasını bilmiyorum. Sözlerini, bilmediğimiz, adl-i ilahiye aykırı şekilde açıklamadıkça böyle diyenleri tekzib etmem. Kulu, işlediği bir günahtan dolayı cezalandırmak veya affetmek Allah’ın adaletinin tezahürlerindendir. Ancak Allah, kulunu, işlemediği bir günah sebebiyle cezalandırmaz. Aynı şekilde, yerine getirdiği farizaları kulun zimmetinden düşmesi ve işlediği günahı da yazması O’nun adaletidir. Bu durum şuna benzer: Bir kimse malının zekâtı olarak elli dirhem verse ve fakat zekât borcu bundan daha fazla olsa, Allah onu, zekât borcunun kalan kısmı için cezalandırır, verdiği kısmı ise zimmetinden düşer….”[1]el-Âlim ve’l-Müte’allim, 25-6.
Bu ifadelerin şerhi meyanında İbn Fûrek şu noktaya dikkatimizi çeker: Bu fasıldan murad, “Ehl-i salat bir kimse bir (büyük) günah işlediğinde, daha önce işlediği salih amellerinin sevabı düşer/silinir” diyen Havaric ve Mu’tezile’ye muhalif tavrın ortaya konulmasıdır. (…) Mü’min büyük günah işlediği zaman imanı ve hasenatı üzere kalmaz, o büyük günah sebebiyle imanının ve taatinin sevabı düşer/silinir (derler). Oysa Allah Teala, “Hasenat (iyilikler/sevaplar) seyyiatı (günahları) siler” buyurmuş, “Günahlar sevapları siler” buyurmamıştır…”
[2]İbn Fûrek, Şerhu’l-Âlim ve’l-Müte’allim, 204 vd. İbn Fûrek, belirttiğim yerde bu meseleyi detaylı bir şekilde işlemekte ve nefis tesbitlerde bulunmaktadır. Aslından … Continue readingİmam Ebû Hanîfe’nin bu rivayetin delaleti konusunda tevakkuf etmesinin sebebi İbn Fûrek’in izahıyla daha bir açıklığa kavuşmaktadır.
Malumdur ki her ibadetin iki veçhesi vardır: Birincisi ibadetin, eda edenin zimmetinden düşmesi, ikincisi de ibadete karşılık sevap verilmesidir.[3]Kaynaklarda İmam en-Nevevî’ye atfedilen bu tesbiti İmam en-Nevevî’nin eserlerinden tesbit edemedim.
Bu hadisin (içki içenin namazının belli bir süre kabul edilmeyeceğini anlatan hadis) şerhinde bu tesbiti gündeme getiren ulema şöyle demiştir: Burada kast edilen, içki içen kimsenin tevbe etmedikçe o haldeyken kıldığı namazın sevabından mahrum kalmasıdır. Yani bu haldeki kimse namaz borcunu eda etmiş ve borçtan kurtulmuştur; ama kendisine sevap verilmez.[4]et-Tıybî, el-Kâşif, VIII, 2552; Ali el-Karî, Mirkâtu’l-Mefâtîh, VII, 213; el-Mübârekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvezî, V, 601.
Dolayısıyla hadis, şurut ve erkânına riayet edilerek kılınan namazın kişinin zimmetinden düşmeyeceğini ifade etmez.[5]et-Tıybî’nin Mişkâtu’l-Mesâbîh şerhi el-Kâşif an Hakâiki’s-Sünen’de yer alan “Bu ve benzeri rivayetler şiddetli sakındırma anlamı taşır. Şartlarına … Continue reading
Yine bu hadiste, içkiden şiddetle sakındırma amacı bulunduğunu da söyleyenler olmuştur ki, uzak bir ihtimal değildir. Bu noktada dipnotta isimlerini zikrettiğim eserlerin belirttiğim yerlerinde şöyle bir izah yapılmaktadır: İçki ile namaz arasında bu şekilde bir bağlantı kurulması, içkinin bütün kötülüklerin anası olmasından ve namazın da bütün ibadetlerin özü ve en önemlisi olmasındandır.
Devam edecek.
Milli Gazete – 18 Eylül 2011
Kaynakça/Dipnot
↑1 | el-Âlim ve’l-Müte’allim, 25-6. |
---|---|
↑2 | İbn Fûrek, Şerhu’l-Âlim ve’l-Müte’allim, 204 vd.
İbn Fûrek, belirttiğim yerde bu meseleyi detaylı bir şekilde işlemekte ve nefis tesbitlerde bulunmaktadır. Aslından okunmasını tavsiye ederim. |
↑3 | Kaynaklarda İmam en-Nevevî’ye atfedilen bu tesbiti İmam en-Nevevî’nin eserlerinden tesbit edemedim. |
↑4 | et-Tıybî, el-Kâşif, VIII, 2552; Ali el-Karî, Mirkâtu’l-Mefâtîh, VII, 213; el-Mübârekfûrî, Tuhfetu’l-Ahvezî, V, 601. |
↑5 | et-Tıybî’nin Mişkâtu’l-Mesâbîh şerhi el-Kâşif an Hakâiki’s-Sünen’de yer alan “Bu ve benzeri rivayetler şiddetli sakındırma anlamı taşır. Şartlarına riayet edilerek kılındığı zaman bu durumdaki kişiden namaz borcu düşmez” tarzındaki ifadede baskı hatası bulunduğu açıkça anlaşılıyor. Ali el-Karî’nin Mirkât’ında bu ifade yukarıda naklettiğim gibidir; doğrusu da budur. |