Hristiyanlar’ın Mesih inancı, detaylarda büyük ölçüde Yahudiliğin tesiri altında gelişmiştir. Bununla birlikte onların Mesih anlayışı ile Yahudiler’inki arasında 3 esaslı fark vardır:
- Hristiyanlar‘a göre Mesih, Hz. İsa (a.s)’dır. O çarmıha gerildikten sonra ölmüş, üç gün sonra dirilerek göğe çıkmış ve “Baba”nın sağına oturmuştur. Kıyamete yakın tekrar gelecek (ric’at: öldükten sonra dünyaya tekrar gelme) ve görevini tamamlayacaktır.
- Hristiyanlar‘a göre Mesih, kıyametin habercisi ve öbür dünya hükümranlığının sembolü iken, Yahudiler’e göre tamamen dünyevî bir iktidarın gerçekleştiricisi olacaktır.
- Hristiyanlar’a göre Mesih, evrensel bir misyonla geri dönecektir. Oysa Yahudiler tamamen İsrailoğulları’nın –tabir caiz ise– “milli kahramanı” olarak bu ırkın dünya hakimiyetini sağlayacak olan bir Mesih’e inanır.
Hristiyanlık‘ta Mesih’in “ric’at“inin zamanı konusunda önemli tartışmalar yaşanmıştır. Bir kısım Hristiyanlar onun geri gelişinin, dolayısıyla kıyametin çok yakın olduğu düşüncesiyle dünyadan el-etek çekerek ahiretlerini garantilemeye yönelmişler ve böylece Hristiyanlık‘ta “ruhbanlık geleneği“ni başlatmışlardır.
Yahudilik ve Hristiyanlık‘taki “Mesih” inancı ile hadislerde bildirilen “Mehdi” arasında irtibat kurmaya ve Mehdi‘nin zuhuru inancının, bu iki dinin etkisiyle hadisleştirildiğini söylemeye pek meraklı olan çevrelerin bu tutumu hakkında biz de bir benzetme yapalım ve bu yaklaşımın, İslam‘ın Yahudilik ile Hristiyanlık‘tan esinlenilerek ortaya atılmış bir din olduğunu ileri süren Müsteşrikler‘in söylemiyle çarpıcı bir paralellik arz ettiği tesbitinin altını çizelim…
Daha önce de pek çok kere vurgulamıştım: Herhangi bir hususun “İslamî” olup olmadığının tesbiti, diğer din ve kültürlerle paralellik gösterip göstermediğiyle yapılamaz. Bahse konu şeyin kabul veya reddi, tamamen Din‘in kendi iç mekanizmaları işletilerek yapılmalıdır.
Mesih inancı ile rivayetlerde geleceği bildirilen Mehdi arasında paralellik kurulurken işlenen bir hatanın altını çizerek bitirelim: Genel olarak “Kurtarıcı Mesih” fikrinin, içinde doğduğu ortamın olumsuz şartlarını bağlandığı dikkat çekiyor. Yahudilik‘te Mesih inancının yer ediş süreci bunun tipik örneğidir: Ümitlerin yok olmaya yüz tuttuğu bir ortamda karamsarlığı ortadan kaldırmak için geleceğin güzel olacağı hissinin yerleştirilmesi.
Mehdi‘nin zuhuru ile ilgili rivayetlerin uydurulduğunu söyleyebilmek için böyle bir kurgunun fazla ikna edici olmadığı ise ortada. Zira bu rivayetlere eserlerinde yer veren Hadis ulemasının –eğer onların uydurduğu söylenmek isteniyorsa– yaşadığı dönem Abbasîler‘in işbaşında olduğu dönemdir. Ümmet‘in yaşadığı “iz bırakıcı” iç karışıklıklar ve “fitne”ler artık büyük ölçüde gerilerde kalmıştır. Böyle bir ortamda bir “kurtarıcı” fikrine niçin ihtiyaç duyulsun?
(Devam edecek)
Milli Gazete – 21 Ekim 2003