Geçtiğimiz Cuma gecesi Kanal 7’deki bir program vasıtasıyla Ehl-i Sünnet‘in (hatta Ehl-i Sünnet dışındaki fırkaların ekseriyetinin) üzerinde birleştiği bir itikat ilkesi daha kitleler nezdinde “tartışılabilirler” arasına sokuldu. “Nereye gidiyoruz” demeyeceğim; zira İslam dünyasının son ikiyüz yıldır maruz bırakıldığı dönüşümün istikametinin neresi olduğu kimsenin meçhulü değil.
Burada üzerinde durmayı tercih edeceğim husus, “nüzul-i İsa (a.s)” meselesine itiraz edenlerin ileri sürdüğü argümanların, bu inancı reddetmek için gerçek birer “delil” teşkil edip etmediği sorusunun cevabı olacak. Bunun için tartışmanın taraflarının elinde neler bulunduğuna kısaca bir bakalım:
Hz. İsa (a.s)’ın kıyamete yakın yeryüzüne ineceğini söyleyenler, ilgili Kur’an ayetlerindeki iki noktanın altını çiziyor:
Kur’an, Hz. İsa (a.s)’ın öldüğünden bahsetmiyor. O’nun akıbetinden söz eden ayetlerden kiminde Yüce Allah‘ın O’nu kendisine yükselttiği (4/en-Nisâ, 157-9), kiminde de “vefat ettirdiği” (3/Âl-i İmrân, 55; 5/el-Mâide, 117) zikredilmiştir. Bu ifadelerin gerçek anlamda “ölüm”e (mevt) delalet ettiğini söyleyebilmek için –eğer meseleyi Kur’an ayetleriyle sınırlı ele alacaksak– Kur’an‘ın Hz. İsa (a.s)’ın öldüğüne tartışmasız biçimde delalet ettiğinin ortaya konması gerekir. Oysa şu ana kadar bu yapılabilmiş değildir. (Bu ayetlerin ve ilgili diğer Kur’an beyanlarının delaleti konusunda Modern Fetvalar Çağdaş Hurafeler adlı çalışmama (8 numaralı yazı) bakılabilir.)
Burada (mezkûr çalışmamda ele almadığım) bir nokta üzerinde duralım: 5/en-Nisâ, 157-9 ayetlerinde Hz. İsa (a.s)’ın Yahudiler tarafından asılmadığı, öldürülmediği, çarmıha astıkları kişinin kendilerine Hz. İsa (a.s) olarak benzetildiği ve ölümünden önce Ehl-i Kitab‘a mensup herkesin O’na iman edeceği belirtildikten sonra, ayetin sonunda şöyle buyurulmaktadır: “Ve kıyamet günü (İsa) onlar üzerine şahit olacak.” Bu cümlenin öncesinde “Ehl-i Kitap“tan bahsedildiğine göre, buradaki “onlar”dan kastın yahudisiyle hristiyanıyla bütün Ehl-i Kitap olduğu açıktır.
“Ehl-i Kitap” tabirinin anlattığı iki zümreden birisi olan Yahudiler’in Hz. İsa (a.s) konusundaki inanç ve tutumu bellidir. Onlar, daha Hz. İsa (a.s) aralarındayken tebligatını tanımamış ve kendisini öldürmeye kasd etmişlerdi. Dolayısıyla onlar üzerindeki şahitlik yakinî bilgiye dayanmaktadır.
Peki Hz. İsa (a.s)’ın, Hristiyanlar üzerine şahitliği nasıl olacak? 5/el-Mâide, 117. ayette Hz. İsa (a.s)’ın dilinden şöyle buyurulmaktadır: “İçlerinde olduğum sürece üzerlerine şahit idim. Sen beni vefat ettirince üzerlerine yalnız sen gözetleyici oldun.” Demek ki Hz. İsa (a.s)’ın, Hristiyanlar üzerine şahitliği bu ayete göre vefat ettirilinceye kadardır ve kaynaklar bize, Hz. İsa (a.s) vefat ettirilmeden önce kendisine ilahlık atfedildiği konusunda herhangi bir bilgi vermemektedir. Yani Hz. İsa (a.s) vefat ettirilmeden önce kendisine sahih bir imanla bağlanan sınırlı sayıdaki insan arasında “şirk”e düşen bir kitlenin varlığından haberdar değiliz. Öyleyse Hz. İsa (a.s)’ın, “şirk” esaslı Hristiyanlığa inananlar üzerine şahitliğini nasıl açıklayabiliriz?
Hasılı Hz. İsa (a.s)’ın Ehl-i Kitap üzerine şahitliğinin, “Ehl-i Kitap’tan hiç kimse yoktur ki, ölümünden önce O’na (Hz. İsa’ya) iman etmiş olmasın” ayetinin hemen arkasından zikredilmiş olmasının bir anlamı olmalıdır ve bu da ancak Ehl-i Kitab‘ın (özellikle Hristiyanlar‘ın), Hz. İsa (a.s) vefat ettirildikten sonra benimsediği inançla tatminkâr biçimde izah edilebilir.
(Devam edecek)
Milli Gazete – 6 Ocak 2004