Nereye Gidiyorsunuz? Kabir Azabı, Hadisler Ve İtikad

Ebubekir Sifil[dosya], 2007, Gazete Yazıları, Mayıs 2007, Nüzûl-i İsâ

Aziz dostum Mehmet Emin Akın hocanın eş-Şevkânî müdafaası meyanında el-Kevserî’ye yönelttiği tenkitleri tartışmaya inşaallah devam edeceğim.

Yılın belli bir döneminde açıp devam ettirdiğimiz “Okuyucu Soruları” faslının uzaması, neredeyse bütün yazıları soruların cevabına hasretmemizi gerekli kılıyor. Özellikle geçen yıl bunun sıkıntısını birlikte yaşadık. Bu sakıncayı ortadan kaldırmak maksadıyla bu yıl, Pazar günlerini okuyucu sorularına tahsis etmeye çalışıyorum. Bugüne kadar –birkaç istisna dışında– böyle götürdük. İnşaallah bu şekilde devam edecek.

İstanbul’dan telefonla arayan bir kardeşim, bir internet sitesinde[1]http://www.mustafaislamoglu.com./haber_detay.php?haber_id=131. “kabir azabı” meselesi bağlamında hadislerin itikadda delil olmadığının söylendiğini belirterek hadis-itikad ilişkisini sordu. Kendisine telefonda kısa bir açıklama yapmaya çalıştım. Meselenin detayı aşağıdaki gibidir:

Kabir azabı, mezkûr sitede söylendiği gibi “İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olmuş” değildir. İmam el-Eş’arî, kabir azabının Mu’tezile ve Havaric tarafından inkâr, İslam fırkalarının çoğunluğu tarafından ise edildiğini söylemiştir.[2]Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 430; el-İbâne, 46, 215.

Ancak bunun “alelıtlak” alınması doğru değildir. Zira mesela Mu’tezile arasında kabir azabının hak olduğunu kabul edenler bulunduğu, gerek kendi kaynaklarından, gerekse konuyla ilgili diğer eserlerden elde ettiğimiz kesin bir bilgidir.

Kadı Abdülcebbâr, Ebu’l-Hüseyin el-Allâf ve Bişr b. el-Mu’temir’in, iman dairesinden çıkan kimselerin, iki nefha arasında azap göreceğini söylediğini kaydeder.[3]Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 732-3.

Mu’tezile’den Dırâr b. Amr, Bişr el-Merîsî, Yahya b. Kâmil ve benzeri kimseler kabir azabını inkâr etmişlerdir. el-Ka’bî, Ebû Ali el-Cübbâî ve oğlu Ebû Hâşim el-Cübbâî ve sair Mu’tezilîler kabir azabının hak olduğunu söylemişlerdir. Mu’tezile’den bir kısmı da keza kabir azabının hak olduğunu, ancak ölünün bunu kabirde değil, haşirde hissedeceğini söylemişlerdir. Onlara göre nasıl ki sarhoş veya baygın kimse, kendisine vurulduğunda acısını o anda değil de, o halinden uyandığında hissederse, ölü de böyledir. Bazı Mu’tezilîler de ruhun değil, cesedin kabirde azap göreceğini söylemiştir.[4]Bütün bu kaviller için bkz. İbn Hazm, el-Fısal, III, 117; el-Kurtubî, et-Tezkire, 379-80.

Bu meyanda ez-Zemahşerî’nin konu hakkındaki net beyanları için 9/et-Tevbe, 101; 17/el-İsrâ, 75 ayetlerinin tefsiri esnasında söylediklerine bakılabilir. Yine o, 40/el-Mü’min, 46 ve 71/Nûh, 25 ayetlerini tefsir ederken kabir azabına delalet edebileceklerini belirtmiş ve fakat herhangi bir itiraz serd etmemiştir. Şu halde Mu’tezile’nin tamamının kabir azabını inkâr ettiğini söylemek doğru değildir.

Haricîler’e gelince, özellikle “Hakem olayı”na katılanları, hakemleri, onların hükmüne razı olanları ve onları tekfir etmeyenleri tekfir ettikleri için, onlar kanalıyla gelmiş rivayetleri de reddetmişlerdir. Yani onların kabir azabını reddetmeleri, “kâfirler”(!) kanalıyla gelen rivayetleri kabul etmemeleri sebebiyledir. Kabir azabını inkâr eden başka bir İslam fırkasının varlığını bilmiyoruz. Şu halde

  1. Kabir azabının İslam ekolleri arasında temel bir tefrika konusu olduğunun söylenmesi isabetli değildir.
  2. İlgili ayetlerin doğrudan kabir azabının varlığına ya da yokluğuna delalet etmediğinin söylenmesi isabetli değildir.
  3. Bundan çok daha önemlisi ise, sitede, hadislerin akaide konu olmayacağının söylenmesidir ki, bunu bu şekilde mutlak bir ifadeyle söyleyen bir İslam fırkası bilmiyoruz! Bu, ancak modern zamanlara mahsus “din telakkisi”nin sonucu olsa gerek!

Ey Ümmet-i Muhammed! Nereye gidiyorsunuz?

Milli Gazete – 13 Mayıs 2007

Kaynakça/Dipnot

Kaynakça/Dipnot
1 http://www.mustafaislamoglu.com./haber_detay.php?haber_id=131.
2 Makâlâtu’l-İslâmiyyîn, 430; el-İbâne, 46, 215.
3 Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 732-3.
4 Bütün bu kaviller için bkz. İbn Hazm, el-Fısal, III, 117; el-Kurtubî, et-Tezkire, 379-80.