Geçen Cumartesi gecesi cep telefonlarında bir mesaj dolaşımdaydı: “Bu gece Abdülkadir-i Geylânî’nin mezarı bombalandı. Bu sabah saat 5’te, akan kanın durması için topluca dua edelim. Bu mesajı Allah rızası için 10 kişiye gönderin.”
Bilmiyorum o mezar gerçekten bombalandı mı, yoksa hassasiyetleri harekete geçirmek için başvurulmuş bir çare miydi bu mesaj…
Televizyonlardan ABD patentli aksiyon filmi gösterir gibi bütün dünyaya seyrettirilen bu “naklen vahşet” karşısında, yabancılaşma duygusu yaşamadan kaçımızın ağlayarak secdeye kapandığı ve dua ettiği meraka değer doğrusu…
Ama bir mezarla ilgili haber, bütün modern beyin yıkama ve yabancılaştırma aygıtlarının etkisini kırarak kalplere süzülebilecek ve insanları harekete geçirebilecek güce sahip…
Bir kere daha anlaşıldı ki Irak bizim için ne Saddam, ne petrol; bizim için Irak, Bağdat demek, Basra demek, Musul demek, Necef ve Kerbela demek… Hz. Ali, Hz. Hüseyin, Enes b. Mâlik, Hasan-ı Basrî, İbn Sîrîn, Ebû Hanîfe, Süfyân es-Sevrî, Ebû Yusuf, Şu’be b. el-Haccâc, Ahmed b. Hanbel, Ebû Hâtim er-Râzî, Ebû Dâvûd es-Sicistânî, Ebû Ubeyde Ma’mer b. el-Müsennâ, İbn Kuteybe, Ebû Bekr el-Cassâs, el-Mâverdî, İbnu’l-Cevzî, en-Nihâye sahibi Mecduddîn İbnu’l-Esîr, Akâid-i Nesefiyye sahibi en-Nesefî, Buhârî şarihi el-Kirmânî, Siyer sahibi İbn İshâk, İbn Cerîr et-Taberî, Bişr el-Hâfî, el-Fudayl b. Iyâd, Ebû Sa’îd el-Harrâz, Ebu’l-Abbâs et-Tûsî, Ebu’l-Hasan el-Eş’arî, Cüneyd-i Bağdâdî, el-Hâris b. Esed el-Muhâsibî, Habîb-i Acemî, Ruveym b. Ahmed el-Bağdâdî, Sehl b. Abdillah et-Tüsterî, Abdülkadir-i Geylânî, Şihâbuddîn es-Sühreverdî, Ma’rûf el-Kerhî, Amr b. Osman el-Mekkî, Rûhu’l-Ma’ânî sahibi el-Âlûsî… ve daha isimlerini sayamayacağımız yüzlerce, binlerce Allah dostu, Peygamber varisi mübarek insan demek…
Onlar orada yatıyor…
Irak, Ninova demek ve Ninova Hz. Yunus… O da orada…
***
Onlar senin sevdiklerin yâ Rabbi! Onlar hayatlarını senin dinini yaşamaya ve yaşatmaya adamış “güzel insan”lar… Şimdi her biri müteessir ve kederli…
Ümmet aciz… Ümmet zelil… Duadan başka bir şey gelmiyor elimizden… “Ağzım kurusun” diyordu Akif; ağzım kurusun ya Rabbi!… Eğer bizim kırık-dökük niyazımızın bir değeri varsa katında, işte yalvarıyoruz: Onların pak makberlerini, her biri bir cennet bahçesi olan istirahatgâhlarını Ehl-i Salib’e çiğnetir misin?!..
Orada, yanıbaşında sana açılan elleri boş çevirmediğin kabirlerin bizzat içindekiler tasalı şimdi… Onlardan birine düşmanlık edenin senin gazabınla karşılaşacağını haber vermişti Habibin… İşte onlar… Senin ve Habibinin dostları… Şimdi düşmanlığın ve gaddarlığın en iğrenç yüzü o nurdan lahitlere müteveccih… Dostlarını münkesir bırakır mısın ya Rahîm!…
Ey “en güzel isimler”in sahibi!..
Allâhümme ya Vedûd… Allâhümme ya Rahmân… Allâhümme ya Selâm…
İsm-i A’zam hürmetine dostlarını ve biçareleri mahzun bırakma!..
Ey “en güzel isimler”in sahibi!..
Allâhümme ya Kahhâr… Allâhümme ya Cebbâr… Allâhümme ya Azîz….
İsm-i A’zam hürmetine dostlarının beldesinde düşmanlarına bayram sevinci yaşatma!..
Milli Gazete – 27 Mart 2003