Geçtiğimiz Pazar gününden itibaren 4 gün boyunca Muhammed Acâc el-Hatîb hoca Türkiye’deydi. Muhterem dostum Mehmet Emin Akın hoca tarafından Medarik yayınları adına ülkemize davet edilmişti. Pazar ve Pazartesi günleri Ankara’da iki ayrı konferans verdi. Konferanslardan sonra özel sohbetler de yapıldı tabii olarak. Konferansların ikisini de izledim. Konferans sonrası sohbetlerden de sadece birinde bulunabildim.
Akın hocaya bir kere de huzurunuzda teşekkür edeyim. Acâc el-Hatîb hoca normalde Çarşamba günü Ankara’dan Suriye’ye uçmak üzere İstanbul’a intikal edecek iken, İstanbul’a bir gün önce intikalini temin etme teklifimi kabul etti ve biz Acâc el-Hatîb hocayı İstanbul’a bir gün önce aldık.
Salı günü öğleden sonra İstanbul’a birlikte gittik. Kısa bir dinlenme faslından ve muhterem Emin Saraç hoca ile kısa bir görüşmeden sonra Daru’l-Hikme’nin Şirinevler’deki yerine geçtik. Orada birkaç saat devam eden bir oturum gerçekleştirdik.
Hoca, 75’i aşkın yaşına ve Ankara’da dolu dolu geçirdiği iki güne rağmen performansında en küçük bir düşüş göstermeden hepimize hem ilmiyle, hem de Sünnet-i seniyyeye canlı bir imtisal örneği olarak tavır ve davranışlarıyla gerçekten hepimizde silinmez izler bırakarak Çarşamba günü ayrıldı aramızdan.
Daru’l-Hikme’de kendisiyle yaptığımız söyleşiyi Rıhle dergisinde ve Daru’l-Hikme’nin sitesinde iki ayrı format ve muhteva çerçevesinde sizlerle paylaşacağız inşaallah.
Hoca hakkında kısa birkaç not nakledeyim: Onun, Müsteşrikler ve yerli modernistler tarafından Hadis tarihinin “yumuşak karnı” olarak tesbit edilen “tedvin öncesi” dönem hakkında hâlâ alanının en önemli kaynağı olma özelliğini sürdüren es-Sünne Kable’t-Tedvîn’i (Daru’l-Hikme’den Muhammed Aydemir hoca tarafından çevrindiğini ve neşredildiğini belirteyim) en önemli çalışması olarak nitelendirilebilir.
Ebû Reyyenin genelde Sünnet ve özelde büyük sahabî Ebû Hureyre (r.a) konusundaki tahrif ve saptırmalarına birçok çalışma ile mukabele edildiğini biliyoruz. Acâc el-Hatîb hocanın Ebû Hureyre Râviyetu’l-İslâm’ı bu çalışmalar arasında ayrı bir yere sahip.
Hocanın Usul-i Hadîs sahasındaki çalışmaları dışında, günümüzde “Hadis problemleri” olarak gündeme getirilen hususlara –gerek zihniyet, gerekse tek tek hadisler bağlamında– tatminkâr cevaplar ürettiği çalışmaları da bu çerçevede anılmalı.
Konferanslarından birinde kullandığı “Ceddim Resulullah (s.a.v)” ifadesini sorduğumda, soy kütüğünün iki ayrı koldan Efendimiz (s.a.v)’e ulaştığını, ama bunun bir “meziyet” olmakla birlikte, ondan daha fazla olarak bir “sorumluk” ifade ettiği çerçevesinde kısa bir açıklama yaptı.
Son derece mütevazi, kendi valizini/çantasını kendisi taşıyan, kapılardan girip-çıkarken sağda ise önden, solda ise sağdakinin arkasından girip çıkan, ilmî birikimin hiçbir şekilde bir tefahur veya kibir meselesi yapmayan gerçek bir alim o. Allah kendisine sağlık ve sıhhat nasip etsin.
Sünnet-i seniyye konusunda uzun yıllar emek vermiş, ürün vermiş bir akademisyen olarak kendisinden yeterince istiade edebildik mi, doğrusu bu soruya gönül rahatlığıyla evet demek biraz zor.
Daru’l-Hikme, gerek sitesi, gerekse Rıhle dergisi vasıtasıyla yurt dışındaki ilmî birikimi Türkiye’ye taşımaya devam edecek. Bizi izlemeye devam edin!..
Milli Gazete – 24 Mayıs 2008