Irak savaşında sona yaklaşıldığı anlaşılıyor. Bağdat ve diğer büyük şehirlerin düştüğünü dünyaya duyuran haber kanalları, belki kısa bir süre sonra Irak’taki yeni oluşumun haberlerini geçmeye başlayacak…
Dünyaya nizamat verme kararlılığındaki Amerika ve yandaşlarının tavrı Ortadoğu’da ister yönetimleri, isterse haritaları değiştirmek şeklinde gerçekleşsin, bunun “medeniyetler çatışması” anlamına gelmeyeceği açık. Olanlar ve olacaklar, ABD ve koalisyon ortakları ile Ortadoğu’daki kimi yönetimler arasında geçen mücadeleler olarak okunmalıdır.
Bununla, medeniyetler arasında hiçbir şekilde savaş olmayacağını söylemek istemiyorum. Huntington, öngörüsünün en azından birinci kısmı konusunda gerçeği söylüyor.
Huntington’ın tezi, iki ayrı “medeniyet” arasında geçecek bir mücadeleyi işaret ediyor olması dolayısıyla doğru. Bu tezin, ABD ve yandaşları ile Saddam veya bir başka diktatör arasındaki savaşa tekabül ettiğini söylemek isabetli olmaz. Zira bu yönetimler, müstakbel İslam medeniyeti adına “hiçbir şeyi” temsil etmiyor.
Esas medeniyetler çatışmasının, bu savaşlar sonrasında Ortadoğu halklarında gittikçe güçlenen kimlik bilincinin inşa edeceği medeniyetle Batı medeniyeti arasında cereyan edeceğini görmek kehanet olarak değerlendirilmemeli.
Şu anda yeryüzündeki hemen bütün kriz bölgeleri, Müslümanlar’ın yaşadığı coğrafyalar ve bütün krizlerin mağdur tarafı Müslümanlar… Çeçenistan, Filistin, Balkanlar, Irak… Yaşananların “unutulur” cinsten olmadığını söylemek bile zait…
Bu çatışmanın zeminini Batılılar kendi elleriyle hazırlıyor. Dünyanın Batı yakasına aktarılacak her varil petrol ve bu uğurda akıtılan her damla kan, Ortadoğu coğrafyasında kolay dinmeyecek bir nefreti yeşertiyor. Irak’a ve diğerlerine getirileceği söylenen “özgürlük”, bu coğrafya için kendi kaderine ve özgürlüğüne gerçek anlamda sahip çıkma mücadelesine alttan alta zemin hazırlıyor.
Ortadoğu’ya getirileceği söylenen özgürlüğün, Büyük İsrail projesinde hedefe adım adım yaklaşılırken işlevsel bir enstrüman olarak kullanılmaktan başka bir anlamı yok. Dün Saddam tarafından baskı altında sömürülen ve yarın ABD bağımlısı yönetim tarafından “özgürce” sömürülecek olan insanlar birgün bu gidişe dur diyecek iradeyi harekete geçirdikleri zaman, evet ancak o zaman gerçek medeniyetler çatışmasından söz etmek mümkün olabilir.
Sular bulanmadan durulmaz. İlahi takdir hükmünü yürütüyor ve dünyanın merkezi Ortadoğu nihai kaderine doğru düşe kalka yol alıyor.
Mevla görelim neyler…
Milli Gazete – 12 Nisan 2003