Rıhle’nin 4. sayısında bir miktar üzerinde durmuştuk. Dr. Serdar Demirel kardeşim de son derece isabetli tesbitler eşliğinde Vakit’teki köşesinde değinmiş son yazısında.[1]http://darulhikme.org.tr/?sf=haber&haberid=322&ktg=18. Ülkemizde meal meselesi –hayli bolartılmış da olsa– bir “imkân” olarak görülme sınırını çoktan aşmış, ciddi bir “tehlike” oluşturmaya başlamıştır.
Meal yazarlarının gerekçelerine bakın: Diğerlerinin meallerinin şu veya bu noktalarda eksiklik/yetersizlik/arıza ile malul olduğu hemen hepsinin ortak tesbiti. Mevcut meallerin Kur’an’ın şiirsel/lirik üslubunu yansıtmadığı gerekçesiyle kaleme alınmış “manzum meal” bile mevcut. Yazılan her meal yeni bir mealin yazılmasına gerekçe teşkil ediyorsa, bu işin hakemliğinin –zaten kendisi “meal mağduru” haline getirilmiş– okuyucuya havale edilmesi çözüm müdür gerçekten? Bu gidişe dur demek bu Ümmet’in sorumluluğu değil midir?
Dr. Serdar Demirel kardeşime ülkemizdeki meal sayısı bağlamında 200 rakamını telaffuz eden kişi kimdir bilmiyorum; ama bu rakamın abartılı olmadığını düşünüyorum. Geride bıraktığımız haftaki sayısında Newsweek Türkiye, oluşturduğu meal dosyasında –benden de görüş almışlardı–, son 50 yılda 115 meal yazıldığı bilgisini aktardı. Bu mealler arasında 200 veya daha fazla baskı yapmış, yüzbinlerce adet satılmış olanlar var… Dolayısıyla eğer diğer meallerin her birinin şu veya bu eksiklikle/arızayla malul olduğunu söyleyen meal yazarları haklıysa, birinin “ak” dediğine öbürünün “kara” dediği mealler bağlamında yukarıda kullandığım “tehlike” kelimesinin abartı ifade ettiğini düşünenler bir daha düşünsün!
2003 yılında DEÜ İlahiyat Fakültesi ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ortaklaşa düzenlediği Kur’an Mealleri Sempozyumu, meal alanında ülkemizde yaşanan durumun bir “gelişme” olarak nitelendirilemeyeceğinin tescili anlamına gelen tebliğ ve değerlendirmelerle dolu.[2]Kur’an Mealleri Sempozyumu, DİB, Ankara-2007, I-II.
“Nasıl ki tarih boyunca Kur’an’ın yüzlerce, binlerce tefsiri yazılmışsa ve bu süreç halen devam ediyorsa, meal için aynı şey niçin kabul edilmesin? Niçin tefsir söz konusu olunca aynı tepkiyi göstermiyorsunuz?”
Bu, “meal” meselesine menfi yaklaşan böyle bir yazının karşılaşabileceği bir itirazdır ve behemehal cevaplandırılması gerekir.
Önce şunu tesbit edelim: Tarih boyunca yazılan her bir tefsirin, diğer tefsirlerin eksik/yanlış/yetersiz olduğu gibi bir gerekçeye dayandığını söylemek mümkün değildir. Bir kere tefsirlerin kaleme alınış gerekçeleri arasında Kur’an’ı farklı yönlerden tefsir etme amacı başat durumdadır. Kur’an ayetlerinin edebî yönlerini ön plana çıkaran, itikadî ya da fıkhî sahaya taalluk eden ayetlerin tefsirine ağırlık veren, ayetlerin tasavvufî neşve doğrultusunda tefsirini hedefleyen çalışmalar ilk akla gelenlerdir. Elbette bütün bu hususları dengeli biçimde ortaya koymayı hedefleyen “genel amaçlı” diyebileceğimiz tefsir çalışmaları yanında, bir veya birkaç surenin tefsirini hedefleyen “parça tefsirler”i de unutmamak gerekir.
Bunlar yanında, daha önce yazılmış tefsirler arasından seçme yoluyla oluşturulmuş “derleme”, yahut mufassal tefsirlerin kısaltılmasıyla oluşturulmuş “muhtasar” tefsirler de anılmalıdır.
Bütün bunlar, tarih boyunca tefsir yazma faaliyetinin, meallerde olduğu gibi “diğerlerinin eksiklikleri” tesbiti üzerine bina edilmediğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır.
Meal olgusuna mesafeli yaklaşmamın tek sebebi sadece mealin teknik olarak Kur’an ayetlerinin çok boyutlu ve çok katmanlı anlam örgüsünü yansıtmaktan mahrum bulunuşu değil. Aynı zamanda kendi bakış açısını, meşruiyet kaynağı olarak Kur’an’a tescil ettirme gayesiyle kaleme alınmış meallerin, mevcutların önemli bir yekûnunu oluşturuyor oluşu da gözden uzak tutulmamalı. “Meal üzerinden din tasavvuru inşası” adını verdiğim bu faaliyet, pek çok meal yazarının yaptığı işin “Kur’an’ı tahrif” anlamı taşıdığı tesbitine dayanıyor.
Soru şu: Geçmişte Batınîler’in, modern çağada Kadıyânîler’in ve bunlarla şu veya bu ölçüde örtüşen çizgileri benimsemiş kesimlerin Kur’an’ı kendi gayeleri istikametinde yorumlamaları birer “tahrif” (anlamın tahrifi) girişimidir de, günümüzde aynı işi kendi amaçları doğrultusunda yapan meal yazarlarının yaptığı iş neden “masum”dur?
Milli Gazete – 4 Temmuz 2009