Konya Selçuk İlahiyat’tan bir ekibin hazırladığı “Marife” dergisinin bu köşede daha önce birkaç yazıya konuk olduğunu biliyorsunuz. İkinci yılının ilk sayısı (Bahar-2002) geçenlerde elime ulaşan Marife’nin, ülkemizde yayımlanan bilimsel/akademik dergiler arasında kendisine kısa bir zaman içinde saygın bir yer edinmekte pek zorlanmadığını söylemek yanlış olmaz.
Dergide yer alan birbirinden değerli makaleler içinde, elime geçer geçmez okuduğum birkaç yazıya kısaca değineceğim.
Doç. Dr. Ahmet Yaman’ın “İslam Hukuk İlmi Açısından Makâsıd İctihadının ya da Teleolojik Yorum Yönteminin İlkeleri Üzerine” başlıklı yazısı gerçekten önemli. “Değişim/yenileşme” söylemi etrafında kümelenenlerin bir kısmının, Makasıd/Maslahat ilkesini, sınırlarını zorlayarak –hatta “sınırlarını çiğneyerek”– ön plana çıkarmaya matuf gayretlerinin ilmî bir teste tabi tutulduğu bu yazı taşları yerli yerine oturtuyor. Doç. Dr. Yaman’ın, yazının “Genel Değerlendirme” kısmındaki bir-iki cümlesi aslında herşeyi özetliyor: “İslam adına konuşmaların, hüküm çıkarmaların ve yorum yapmaların kendisine göre değer taşıdığı ve bütün bu etkinliklerin nihai onaylayıcısı olan Kur’an, teorik-spekülatif akıl yürütmelerden önce teslimiyeti, kendisine göre yaşamayı, kalbini açmayı ve böylece takva sahibi olmayı önerir. Arkasından da kendisi hakkında doğru anlamlara ulaşabilmenin takva ile yakından ilgisi olduğunu vurgular. (…) Allah adına konuşup, “bu ayetten şunu murad etmiştir; maksadı şudur, şunu hedeflemiştir” gibi yargılarda bulunmanın büyük tehlikeler de doğurabileceğine dikkat çeken Şâtıbî, makâsıd yorumu yapacak kimseye şu önemli hatırlatmada bulunmaktadır: Böyle bir okuma yapan kimse ‘Allah’ı konuşturmuş olmaktadır. Öyleyse bu kimse yarın Yüce Allah’ın kendisine yönelteceği “Söyle bakalım, benim hakkımda bunu nereden çıkardın?” sorusuna cevabını hazırlasın. Bir kimsenin, delillere dayanmadan böyle Allah/Kur’an adına konuşması doğru olmaz. Muteber bir ilkeye dayanmadan ihtimal hesaplarıyla Kur’an hakkında ileri geri konuşulamaz. Kur’an’ın onaylayacağı bir mesnede dayanmadan yapılan yorumlar batıldır.”
Esasen bu ilkeyi –günümüzde yapılmak istendiği gibi– ahkâmın uluorta değiştirilebilmesini mümkün kılan bir manivela gibi kullanılmasına –Makâsıd merkezli Usul çalışmalarının bayraktarlığını yapan– eş-Şâtıbî’den onay alınamayacağı izahtan varestedir. Bu alandaki en güzel çalışmalardan birisini, yine daha önce bu köşede kendisinden söz ettiğim Dr. Şevket Kotan’ın, “Kur’an ve Tarihselcilik” adlı doktora tezi oluşturuyor.
Marife’deki bir diğer “güzel” yazı Doç. Dr. Zekeriya Güler’e ait. “Hadis Araştırmalarında Dikkatsizlik Problemi” başlıklı yazısında Doç. Dr. Güler, sırasıyla Doç. Dr. Mehmet Emin Özafşar, Prof. Dr. Hayri Kırbaşoğlu ve Yrd. Doç. Dr. Yusuf Ziya Keskin’in bazı çalışmaları eksenidne “çağdaş hadis araştırmalarında görülen hata örnekleri” tesbit etmiş. Adı geçen akademisylenlerin bu çalışmaya nasıl tepki verecekleri merak konusu…
Yazık ki yerimiz yine doldu. Bir sonraki yazıda Marife’nin yeni sayısı üzerinde durmaya devam edeceğim.
30 Temmuz 2002 – Milli Gazete