Yrd. Doç. Dr. Özcan Hıdır‘ın Hadis Tetkikleri Dergisi‘ndeki makalesini okurken daha önce dikkatimi çektiği için üzerinde bir miktar durduğum bir husus üzerinde duracağım bugün. Hıdır, makalesinin bir dipnotunda, daha önce ortaya atılmış olan bir görüşü tekrarlayarak, “Bilindiği üzere Abdürrezzâk’ın Musannef’inin X. cildinin 379. sahifesinden XI. cildin sonuna kadar olan bölümü Ma’mer b. Râşid’in Câmi’idir” diyor.
Abdürrezzâk‘ın “el-Musannef“inin belirtilen bölümünün Ma’mer b. Râşid‘in “el-Câmi“inden ibaret olduğu konusunda Fuat Sezgin‘in de Türkiyat Mecmuası‘nda neşredilmiş bir makalesi bulunduğunu biliyoruz.
Sezgin bu makalesinde, İbnu’n-Nedîm‘in “el-Fihrist“te, Ma’mer b. Râşid‘in muasırı bazı ilim adamlarının eserleri hakkında bilgi verirken hassaten “Sünen” diye adlandırılan eserlerin fıkhî malzemeyi, “Câmi” ismini alanların ise bunların dışında kalan hadisleri ihtiva ettiğini anlattığını söylemekte ise de, mezkûr eserin belirtilen yerinde, hatta ilgili başka bölümlerde esasen “Câmi” türü eserlerden –fıkhî muhtevalı “Câmi”ler hariç– hiç bahsedilmediği dikkat çekmektedir.
Dolayısıyla bu iddianın doğru kabul edilebilmesi için Ma’mer b. Râşid‘in yaşadığı asırda “Câmi” türü eserlerin, literatürdeki “Câmi” kavramından farklı bir türü anlattığının ortaya konması gerekir. Bilindiği üzere –İmam el-Buhârî‘nin “el-Câmi’u’s-Sahîh“i örneğinde olduğu gibi– “Câmi” türü eserlerin bariz vasfı “alel ebvab” (konulara göre) tertip edilmiş olup 8 ana konuyu bir araya getirmeleridir. “Câmi’u Ma’mer” olarak itibar edilen bahse konu bölümde ise böyle bir özellik mevcut değildir.
Doğrudan Ma’mer b. Râşid‘in “el-Câmi“ini, hakkında net bir fikir edinilebilecek tarzda tavsif eden herhangi bir müellifin bilinmeyişi, bu eserin muhtevası hakkında ortaya atılanların tahminden öte bir değer ifade etmediğini göstermektedir.
Abdürrezzâk‘ın “el-Musannef“inin sonunda (Hızır‘ın yukarıdaki alıntıda belirttiği yerler) “Kitâbu’l-Câmi” diye bir bölümün mevcudiyeti, bu bölümün aslında Ma’mer b. Râşid‘in “el-Câmi“i olduğunu isbata yeterli midir? Kanaatimce yeterli değildir. Şu sebeplerle:
- Abdürrezzâk‘ın, bu “kitab”ın Ma’mer b. Râşid‘e ait “el-Câmi” olduğu konusunda herhangi bir şey söylememesi, aksine, “el-Musannef“in diğer “kitap”ları gibi sadece isim açarak hemen rivayetlerin sevkine geçmesi, bu bölüme ayrı bir hususiyet atfedilmesini zorlaştırıyor.
- Bu bölümde yer alan 1600 küsür rivayetin tamamı Ma’mer b. Râşid kanalıyla aktarılmış değildir. Burada mevcut rivayetlerin 50’den fazlası Abdürrezzâk‘ın Ma’mer dışındaki şeyhlerinden aldığı rivayetlerdir.
- Yine bu bölümde bizzat Abdürrezzâk‘la Ma’mer arasında, hatta “el-Musannef“i Abdürrezzâk‘tan nakledenlerle Abdürrezzâk arasında geçen bir takım diyalogların mevcudiyeti dikkat çekicidir.
Bütün bu hususlar Abdürrezzâk’ın, “el-Musannef“in sonunda “Kitâbu’l-Câmi” adıyla açtığı bölümün –en azından birebir– “Câmi’u Ma’mer b. Râşid” olmadığını göstermektedir.
Bu bölümde yer alan rivayetlerin büyük çoğunluğunun Ma’mer kanalıyla aktarılmış olmasının, bu kanaatin yanlışlığını isbat için yeterli olmadığını düşünüyorum. Zira “el-Musannef“in diğer bölümlerinde de Ma’mer b. Râşid kanalıyla aktarılmış binlerce rivayet bulunduğu malumdur. Neden bu eserde Ma’mer kanalıyla aktarılmış bütün rivayetlere, Abdürrezzâk‘ın “Câmi’u Ma’mer”den alarak kendi kitabının muhtelif yerlerine serpiştirdiği rivayetler olarak bakamayalım?
Fuat Sezgin bu soruyu “Abdürrezzâk’ın “el-Musannef”inde Ma’mer’den naklen birçok hadislerin bulunmasını (…) doğrudan doğruya “el-Câmi”den değil de, Ma’mer’in ya münferit bablar halinde bulunan kitaplarından veya sair merviyyatından iktibas edilmiş olması” şeklinde cevaplandırmaktadır. Bunun sadece bir “tahmin” olduğu açıktır. Bu ifadeye düştüğü dipnotta Sezgin, İbnu’n-Nedîm‘in, Ma’mer‘in müteaddit kitapları olduğunu kaydettiğini söylese de, “el-Fihrist“te (123) Ma’mer‘in sadece “Kitâbu’l-Megâzî” isimli bir eseri zikredilmektedir.
Bütün bu mülahazalarla Abdürrezzâk‘ın “el-Musannef“inin sonunda yer alan bu bölüme müstakil bir eser olarak bakmak doğruysa, onu, el-Kettânî‘nin “er-Risâletu’l-Müstatrafe“de zikrettiği “Câmi’u Abdirrezzâk” olarak değerlendirmek daha doğrudur diye düşünüyorum.
Doğruyu Allah Teala bilir.
Milli Gazete – 15 Nisan 2004