Geçen gün bir kardeşim “haberx” sitesinde rastladığı Hürriyet menşeli bir haberden söz etti. Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kur’an‘da “üç vakit” namaz zikredildiğini söylemiş. Haberde aynen şöyle deniyor:
“Eski Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Süleyman Ateş, Kuran’da 5 değil, 3 vakit namazın farz kılındığını söyledi. İsra Suresi’nin 78 ve 79. ayetleri ile Hûd Suresi’nin 114. ayetinde bu konunun gayet net bir biçimde ortaya konulduğunu ifade eden Prof. Ateş, fıkıh (İslam hukuku) okulları ile birlikte 3 vaktin 5 vakte dönüştürüldüğünü savundu. Prof. Ateş şöyle dedi:
“Söz konusu ayetlerde 3 vakit namaz emrediliyor. Bunlar, sabah ve akşam namazlarıyla, biraz uyuduktan sonra kılınacak olan gece namazıdır. İslam dini kolaylaştırmayı emreder, güçleştirmeyi değil. Dolayısıyla günümüzde öğle ile ikindi, akşam ile yatsı birleştirilerek üç vakit namaz kılınabilir. İnsanların hiç namaz kılmamasındansa, 3 vakit kılması daha hayırlıdır. Biliyorum bana kızacaklar, kafaları karıştırdığımı söyleyecekler ama Kuran’daki hüküm de bu. Bunu gizleyemeyiz.”
Diyanet İşleri Başkanlığı döneminde neden bu konuyu gündeme getirmediği sorusu üzerine de, “O zaman henüz bu noktalara gelmiş değildim. Tefsir yaparken meseleyi bu netlikte görebildim. Bunu herkes biliyor ama açıklamaktan çekiniyor” demiş.
Burada Ateş hocanın bu meseleyi ne maksatla tekrar “ısıttığını” tartışacak değilim. Ama Tefsir‘inde “Sabah ve akşam namazı dışındaki namazlar için kesin vakitler belirtilmemiştir. Öteki namaz vakitleri Hz. Peygamber’in uygulamasıyla sabit olmuştur” dediği halde –eğer haber doğruysa– yukarıdaki ifadelerinde nasıl olup da Fıkıh okullarının 3 vakti 5 vakte çıkardığını söyleyebilmiştir, işte buna şaşırmamak mümkün değil.
Öte yandan namazların birleştirilerek kılınması meselesinde niçin illa öğle ile ikindi ve akşam ile yatsının birleştirilmesi teklif ediliyor da, mesela sabah ile öğle veya ikindi ile akşam namazlarının birleştirilebileceği yahut tüm namazların tek vakitte cem edilebileceği söylenmiyor, bunun da “mantıklı” bir açıklaması olmalı değil mi?!..
“Ya 2/el-Bakara, 238’deki “orta namazı” ve 24/en-Nûr, 58’deki “salâtu’l-işâ” ifadelerini ne yapacağız?” diye boşuna soruşturmayın. Zira en azından Tefsir‘inde bu hususlarda Hoca‘nın “kendi görüşü”nü bulmak mümkün değil.
Ateş hoca Diyanet İşleri Başkanlığı‘nın geçen yılın Ekim’inde düzenlediği “Güncel Dinî Meseleler İstişare Toplantısı”nda ateşli bir konuşma yapmış ve Kur’an‘ın “şefaat” inancını reddettiğini söylemişti. “Aklımda yanlış mı kalmış acaba” düşüncesiyle eve geldiğimde Tefsir’e tekrar baktım; evet, “Biz, haşa Peygamber (s.a.v)’in şefaat edeceğini inkâr etmiyoruz” (I, 159) diyen yine kendisiydi…
Ne de olsa “ahir zaman“da yaşıyoruz değil mi?!…
Milli Gazete – 3 Temmuz 2003