Çalışma masamın üstünde, sıranın kendilerine ne zaman geleceğini soran gözlerle beni yargılayan küçük kitap yığınını azaltmaya çalıştıkça, sırasını savanların yerine sürekli yenileri geldiği için ne ben –bütün mahcubiyetime rağmen– masamın üstünde yığın oluşturmaktan vazgeçiyorum, ne de sıra bekleyen kitaplar bana hesap sormaktan geri duruyor. Bugünden birkaç yazıda onlardan bahsederek mahcubiyetimin bir ölçüde de olsa hafiflediği hissini tatmak istiyorum.
Bir süre önce yollarını Konya’ya düşürmüş olan birkaç değerli dostum, Muhammed Salih hocanın hediye etme inceliğini gösterdiği iki Arapça çalışmasını getirdi. Yıllar önce hocanın, Sahabe konusunda doğru bakış açısını net bir şekilde ortaya koyan Faslu’l-Hıtâb‘ını okuduğumda “nefis bir çalışma” demiştim kendi kendime…
Sözünü ettiğim kitaplardan ilki, Şah Veliyyullâh ed-Dihlevî’nin fikir dünyasını tahlil denemesi mahiyetinde. Hocanın da isabetle belirttiği gibi, gerek birçok eserini Urduca veya Farsça kaleme almış olmasından, gerekse daha başka sebeplerden ötürü ed-Dihlevî’nin fikriyatı ülkemizde ne yazık ki yeterince tanınmıyor. el-Fikru’l-İslâmî inde’l-İmâm Veliyyullâh ed-Dihlevî veme’btekerahû mine’l-Ameli’n-Nemûzecî isimli bu çalışmada ed-Dihlevî’nin biyografisi verildikten sonra tecdid faaliyetlerine geçiliyor ve 7 sahadaki tecdid faaliyetleri anlatılıyor. Kur’an, Hadis, Tasavvuf, İtikat… gibi sahalarda ortaya koyduğu orijinal çalışmalar anlatıldıktan sonra, kitabın 3. kısmında ed-Dihlevî’nin, Nakşibendiyye, Cîlâniyye ve Çeştiyye tarikatlerinin temel esaslarını açıkladığı el-Kavlu’l-Cemîl adlı risalesi yer alıyor. ed-Dihlevî’nin muhtelif konulardaki vasiyet/tavsiyelerini muhtevi bir risalesi ile son bulan bu çalışma –bildiğim kadarıyla– ed-Dihlevî üzerine bu hacim ve muhtevada ülkemizde bir “ilk.”
Muhammed Salih hocanın diğer çalışması es-Sünnetu’n-Nebeviyye Hucciyyeten ve Tedvînen adını taşıyor. Müellif, bu sahada daha önce kalame alınmış çağdaş çalışmaların birçoğunun hacimli olması dolayısıyla, daha özet bir kitaba ihtiyaç bulunduğu tesbitinden hareketle bu kitabı kaleme aldığını söylüyor. Uzun bir girişten sonra Efendimiz (s.a.v)’den başlayarak ilk nesillerin Sünnet’e verdikleri önemin anlatıldığı çalışmada, daha sonra Sünnet’in delillendirilmesine geçiliyor. Burada Sünnet’in vahiy kaynaklı olduğunu ispat için getirilen diğer deliller yanında, kıble tahvili ile ilgili 2/el-Bakara, 142-4 ve 59/el-Haşr, 5. ayetlerinin de zikredilmiş olması dikkat çekiyor.
Haber-i vahid’in hücciyyetinin ele alındığı bölümde Hadis alimlerinin Sünnet’in hıfz ve naklinde ortaya koyduğu sistemli ve orijinal faaliyetlere de yer veriliyor. “Hatime” kısmında da Müsteşrikler’in Sünnet’e şüphe sokmaya yönelik faaliyetleri özetleniyor, onların Hindistan ve Türkiye’deki uzantısı olan “yerli Müsteşrikler”e değiniliyor. Sünnet’in hücciyyetine karşı sergilenen olumsuz tavırların 3 grupta toplandığı bölüm ile sona eren 182 sayfalık –hocanın tabiriyle– “risale”, gerçekten derli-toplu ve doyurucu.
İslam aleminin ortak ilim dili olan Arapça, ülkemizdeki ilmî çalışmaların İslam aleminde tanınmasının da en kolay yolu. Ne var ki, bu alanda ortaya konan eserlerin yeterliğinden bahsetmek pek mümkün değil. Muhammed Salih hocanın çalışmaları bu bakımdan ayrı bir önem taşıyor. Bu türlü çalışmaların, birer tanıtım yazısıyla uluslararası Arapça ilmî dergilere yansıtılması da öyle…
Milli Gazete – 7 Eylül 2012